Anı
Filters
Done-26% İndirim
₺65.00₺48.00“Adalet İnsanı” kavramını yıllardır duyduk mu ? Sahi bu adalet insanı kimdir, kim olmalıdır, ne yapmalıdır, hiç düşündük mü ? Kulaklarımızı yırtarcasına, gözümüzün içine sokarcasına, ruhumuza işlercesine, yıllarca hiç işittik mi ? Bu kavramın içini doldurup, unsurlarını belirleyip, ilkelerini oluşturup, ruhunu tanımlayıp içselleştirdik mi ? Adalet insanı kavramını yüceltecek bir şeyler yaptık mı? Yoksa düşene bir de sen vur babından davranışlar mı sergiledik.
Elbette ki; doğruları bilmek önemlidir, gereklidir ve şarttır ancak yeterli değildir. Şeytan da bütün doğruları bilir amma melekle ayrılan farkı doğruları uygulama iradesi ve icraatıdır. Adalet insanı olmak için gereken ve herkesçe bilinen doğruları uygulayacak meslek etiklerine inanıp, hayata geçirmek için maliyetlerine rağmen fedakarca çalışan örnek adalet insanlarına ihtiyaç var.
Elbette doğru. Ancak; sistem gerçekten nitelikli adalet insanı üretemedi veya üretmek istemedi. Belki de ona gereken, hukuk ve adaletin gereğini yapan adalet insanları değil de, gerektiğinde “işine yarayacak” hukuk figürleri, hatta hukuk figüranlarıydı…. Belki de bunu başarmayı da bildi.
Onu, herkese, her bir kişiye ve her kesime; sırf ve sadece ve yalnızca “adalet dağıtan” bir ortakça benimsenen onurlu ülkümüz yaptık mı?
Oysa; “adalet insanını” her yerde, her zamanda, her zeminde, derhal ve behemehal, herkesten ve her kesimden çok bizim, bizlerin, hepimizin, başkalarına bırakmaksızın birlikte oluşturmamız gerekmez miydi ? Keşke; Sözümüz hiç bitmese, zorda, darda, tasada ve sevinçte ortak olsak, adaleti birlikte omuzlayıp, mutlak ve maddi adaleti gerçekleştirsek..!
-14% İndirim
₺350.00₺300.00Acılardan Umuda bir yolculuktur, Göç…
Her göç, acıdan umuda giden bir sürecin tüm renklerini içinde barındırır. Öyle değil mi? acılar olmazsa insanlar niçin ata topraklarını terk edip yeni diyarlara yelken açsınlar. Terk edilen ata toprakları, evler, eşyalar değildir. Bir tarihtir arkada bırakılan.Göç denilen bu yolculuğun bir diğer adı umuda kaçıştır. Hedeflenen topraklara varıldığında ise; ilk el yüz yıkanan su, ilk hasat edilen ürün, ata toprağında bırakılan tek şeyin eşyalar olmadığını haykırır göçerlere… hem de acı acı. Saklanır, gizlenir, çoğu kere kendi kendine bile itiraf edilmez. İşte arkada bırakılan, ata toprağındaki hayattır.
Yeni topraklar umuttur, ancak bir o kadar da çetindir. Ağaca yapılan aşı gibidir yeni hayat, filiz vermesi, yeşermesi beklenir.
“Dörtnala gelip uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleketin” yeşeren en güzel dallarından biri olan Girit Göçmenlerinin hikayesini anlatan bu kitap, gelecek kuşaklara ışık tutmaktadır.
-32% İndirim
₺250.00₺170.00Düşe durdukça cemreler,
gönlüm ümitsiz bir düşe durur
Kavuşmak mı hangi bahara?
söylerde durur
Sevmek, cemre düşmesidir
gönüllere bilirim
Açıver gönül pencereni,
düşüversin cemreler
Düşüversin de düşlerime,
baharım olsun
Çok görme ne olur, düşsün de
son baharım olsun.Bir denetim elemanı olarak, güzel ülkemizin dört bir bucağında yoğun bir iş temposu içinde koşuştururken; ülkemin güzel insanlarıyla sadece denetleyen ve denetlenen olarak değil, hayatın olağan akışındaki insani ilişkilerin odağında bir “insan” olarak yaşadıklarımı hiçbir zaman unutamadım. ‘Denetlenmiş yaşamımızın’ yalnızlık anlarında not ettiğim, o samimi anları ve o anlarda hissettiklerimi sizlerle paylaşmak istedim. İstedim ki hatıralarına koşmak, hüzünlerinde mutluluk aramak, anı yaşayarak geleceğe umutla bakmak isteyen, güzel insanlarla hemhal olayım.
Tüm zorlu koşuşturmalarım arasında, çocuklarıma bırakabileceğim en büyük mirasın; iyi bir “ben” olduğunu bilerek mutlu olmaya çalıştım. En büyük sermaye talebim ise “Hesap Gününe” yalpalamadan yürümek ve Can YÜCEL’in dizelerinde anlam bulan en çok sevilen baba olmaktır. Rabbim yürüyüşümüzü kolay kılsın, akıbetimizi hayreylesin.-30% İndirim
₺160.00₺112.00Nevzat Torun bir öğretmen, anılarını yazarken sadece öznel olarak yaşadıklarını anlatmıyor kıssadan hisse tarzında bir ders veriyor. Anılarının içinde neler yok ki, köyde öğretmen olmanın zorlukları, köydeki insanların algıları ve yanlışları, mahrumiyet bölgesinde iklim şartları, doğa hareketleri, siyasi anlayışın toplum üzerindeki etkileri, bürokratik çarpıklıklar…
Torun, çok iyi bir gözlemci ve iyi bir hikâye anlatıcısıdır aynı zamanda. Sadece kendi yaşadıklarını anlatmıyor, şahit olduklarını, duyduklarını da aktarıyor. Bunu yaparken bir gazete muhabiri gibi durum tespiti yapmıyor, filozofik bakış açısıyla değerlendiriyor. İçinde mutlaka üçüncü şahısları ilgilendiren ibret verici hayat hikâyelerini esas alıyor.
Durdu Güneş
-33% İndirim
₺900.00₺600.00Bu kitabın ortaya çıkışının yolculuğuna dokuz Aralık bin dokuz yüz yetmiş iki yılında, babama göre on iki, anama göre on dört yaşımda başlamışım. O yıllarda, o yaşlarda ne amaçla böyle bir işe giriştiğimi inanın bugün bile anımsamıyorum. Yarım asırdan fazla bir yolculuğu notlar alarak yürümek aklımdan bile geçmezdi. Hiç düşünmemiştim de. Geride bıraktığım elli bir yılda iki üç sayfa birine, iki üç satır birine derken, on dört on beş defter olmuş. İki bin dört yılında Ankara-Batıkent’te bir ev alıp; benim etime buduma göre çok mükemmel kütüphanemi yaptırdım. Bin dokuz yüz seksen cuntacılarından korkumuzdan yaktığım kitaplarımın intikamını alırcasına, yıllar içinde bin bir emekle yeniden edindiğim kitaplarımı yanımda bir bardak rakı eşliğinde türkü söyleyerek, yalanım yok, bazen de söverek kutulardan çıkarıp raflara yerleştirirken, lise yıllarımda arkadaşlarımın benim için yazdıkları “Hatıra Defteri” karşıma çıktı. Böyle bir defterimin olduğunu tamamen unutmuşum. Şöyle bir karıştırınca kendimden utandım da. “Bu defter sonsuza kadar saklanacak” demişim. Peki nasıl olacak bu iş! Böyle giderse; ya yoldan geçen bir hurdacıya verilecek ya bir ev temizliğinde çöpe atılacak, ya mangal tutuşturmada kullanılacak. Aklımı toparlayıp bir karar verdim. Bu zamana kadar tuttuğum not defterlerini sıra ile, sonuna da hatıra defterini bilgisayara aktaracağım.
- ₺150.00
Sizleri bu kitapta, çocukluğum ve gençlik yıllarımda yaşamış olduğum birtakım olaylardan etkilenerek derlediğim küçük küçük hikâyecik türü anılarımla baş başa bırakacağım. Elbette maksadım hikâye anlatmak değil, hikâyemsi dediğim anılarımla, her bölümden bir şeyler bulacağınız, ders çıkartmak mahiyetindeki yaşanmışlıkları öne çıkarmaktır.
Bu anlatacaklarım, kimi vakit “helal kazancın önemi”, kimi vakit “çalışmanın mutluluğu”, kimi vakit “başarmanın huzuru”, kimi vakit “mücadelenin gerekliliği”, kimi vakit “duanın gücü”, kimi vakit “yardımlaşmanın güzelliği” ve buna benzer kıssadan hisseler şeklinde olacaktır. Kitabımda sunacağım ve üzerinde duracağım her husus, toplumumuzda özellikle yeni nesillerin sahip olması gereken değerleri esas almaktadır. Buradaki asıl niyetim yeni neslimizi ve bizden sonra geleceklere değerlerimizi hatırlatmak ve bunlara dört elle sarılmalarını tavsiye etmektir.
-30% İndirim
₺350.00₺245.00Ben elmasım, sarraf sensin;
Pırlanta isem, emek senin,
Parlıyorsam, yıldız senin.
Ama bir de parçalarsan;
Kırık senin, kırık senin
Öğretmenim…
Eylül 2005’te bana 40 tane elmas teslim edildi. Bu ham halde bulunan elmasları işlemem istendi. Elmaslara baktım hepsi nadide elmas. Benden önceki ustaların elmaslar üzerinde bıraktıkları yanlış kesim hatalarını gördüm. içimi bir korku kapladı. Bu hataları nasıl düzeltirim? Bir de bu elmasları doğru kesemezsem hepsi değersiz cam olacak. Oysa doğru kesim ve çizgilerle bu elmasların pırlantaya dönmesi gerekir. İşim zordu. Azimle bu ham elmasları işlemeye koyuldum. Elmas sahipleri zaman zaman işimi beğendiklerini ifade edip övgüler düzerken; bazıları ustalığımdan rahatsız olup paniklediler. Bazıları ise elmasları daha işlemeden alıp gittiler… Elmas ustalığı zor, sabır ve beceri gerektiren bir iş. Bunları elmas sahiplerine anlattım. Bazıları anladı bazıları anlamadı. Hatta bazı elmas sahipleri başka ustalar tutarak benim işlediğim elmaslara şekil vermeye çalıştılar. Tabi ki iki üç ustanın becerisi elmasa zarar verdi. Benim tek amacım vardı. Elime geçen bu nadide elmasları pırlantaya çevirmek. Dört yıl sonunda elime teslim edilen bu elmasları pırlanta olarak sahiplerine teslim ediyorum. Bundan sonra da artık bu elmaslar üzerinde başka ustalar ince işçilik ve rötuş çalışmaları yapacaklar. Her usta bu pırlantalara ayrı bir ışık hüzmesi ekleyecek… Öğretmenler elmasları işleyen ustalardır. Bazen bu elmaslar pırlantaya dönüşür, bazen de yanlış ellerde cam parçasına dönüşebilir. Umarım hep doğru ustalar karşınıza çıkar da bu pırlantalar güneşin renklerini sonsuza dek yansıtırlar. Sayın Anneler ve Babalar, çocuklarınızı kendi evladım gibi gördüm, sevdim ve korudum. Kan bağı olmadan çocuklarınızı sizin kadar seven, onlara gelecek hazırlayan ben; ilhan Demir, bu veda mektubu ile size son hayat dersimi anlatmaya çalıştım. Şimdiye kadar vermiş olduğum hayat derslerini sevgili öğrencilerim anladı. Keşke sizler de anlayabilseydiniz. Değerli velilerim şimdi bana teslim edilen emanetleri sizlere gururla teslim ediyorum. Dikkat edin pırlantaları elinizden düşürmeyin. Düşürürseniz binlerce parçalara ayrılabilirler. Her şey çocuklar içindi. Onlar benim hayallerimi, ideallerimi bulutların ötesine taşıyacaklar. Onların üzerinde ilhan Öğretmenin imzası var. Hepsinin gelecekleri parlaktır, bundan endişeniz olmasın. Sevgili öğrencilerime hakkımı helal ediyor, yolları aydınlık, gelecekleri parlak, bahtları, talihleri açık olsun.
Saygılarımla
İlhan DEMİR-29% İndirim
₺390.00₺275.00Bu anı kitabının içerik anlatımlarının çoğu yerlerinde Aydın ili, Maliye, Vergi Denetmenliği, kuru incir adları geçmektedir.
Ancak bu yazdıklarımın geri planında, insanlarımıza anlatmak istediğim tek şey vardır. O tek şey de, yediklerinden kaynaklı, insanlarımızın yaşam hakkıdır. Ülkemizde, insanlarımızın yaşam hakkına saygı gösterilmemiş olmasıdır.
Çok azı bile doğrudan “Kanser İlletine” sebep olan, insanlarımızı dönülmez ölüm yolculuğuna çıkartacak, doğrudan doğruya toprağa gömülerek ya da yakılarak, imha edilmesi gereken yüzde 100’ü Aflatoksinli olan, tonlarca kuru incirlerin iç piyasaya sürülerek, insanlarımıza tükettirilmiş olmasıdır.
Bu Ülkenin duyarlı vatandaşı olarak, Aydın ilinde Vergi Denetmeni olarak görev yaptığım ve bir vergi incelemesi sırasında edindiğim bu çıplak gerçeği, insanlarımızı bilgilendirmek adına o yıllara ait anılarım olarak, kitaplaştırıp anlatmayı düşündüm.
Ancak kamudaki etkin görevim nedeniyle ya da şu veya bu nedenlerle Şubat 1992’ den, o günden, bugüne kadar bu düşüncemi bir türlü gerçekleştiremedim. Bugüne kadar Ülkemizin bu katı gerçeğini insanlarımıza aktaramamış olmanın üzüntüsünü hep içimde, yüreğimde acılar duyarak yaşadım.
Yaşadığımız bu Pandemi günlerinde kendime boş zaman buldum. O yıllara ait notlarımı gözden geçirerek, bu anı kitabını yazma fırsatını yakalamış oldum.
Aydın ilinde Vergi Denetmeni olarak çalıştığım o yıllarda; yaptığım bir vergi incelemesi sürecinde gördüklerimi, yaşadıklarımı ve bunlara ilişkin düşüncelerimi bu anı kitabımda anlattım.
Bu anılarımı yazarken bir yandan da, çok tehlikeli olan, Aflatoksin belasından; kendimizi, ailemizi nasıl koruyabiliriz sorusuna yanıt olabilecek olan bilgi, düşünce, tespit ve araştırmalarımı edebi bir plan içerisinde okurlara daha iyi nasıl aktarabilirim düşüncesi içinde oldum.
Bu kitabımda, o yıllara ait anılarımı anlatmış ve okurlarımı bilgilendirmiş olmakla, Şubat 1992’ den bugüne kadar, yüreğimin derinliklerinde hep sessizce kanamış ve sürekli bana acılar vermiş olan, bu acılarımın bir kısmından kurtulmuş oldum.-31% İndirim
₺195.00₺135.00Bu kitabımızın birinci basımı aile ortamı için hazırlanmıştı. Onu kızım Meltem Koşar yaptırdı. İkinci baskısı bin adet kitap 72 tarafından basıldı. Ancak beni mutlu etmedi ve bu yeni baskıyı DİĞER İKİ KİTABIMIN BASIMINI YAPAN GÜLNAR YAYINLARINA BIRAKTIM. Ancak ilk basımlarda kitap içine koyduğum şiirleri “HER MEVSİM BAHAR…” Gülnar yayınları basmıştı. Şiirleri bu kitabın üçüncü yani bu basımından çıkardım. Ayrıca bu kitabın içindeki masalları da çıkarıp aldım. Masallar ayrı bir kitap olarak yine GÜLNAR YAYINLARINDAN ileride basılacaktır. İyi okumalar…
-35% İndirim
₺150.00₺98.00Kitabın yazarı İbrahim Çalışgan, Anadolu’nun bağrında, Çorum’a bağlı bir köyde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokul ve liseyi yatılı okuduğu Burdur ve Ankara’da okudu. Köyünün dağlarında dana, koyun, keçi güttü; tarlalarında tırpan biçti, ırgatlık ve amelelik yaptı. Sağlık memuru sıfatıyla Ankara’da Yüksek İhtisas Hastanesinde gece çalıştı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde gündüz okudu. Aynı üniversitede yüksek lisansını tamamladı. Yeditepe Üniversitesindeki doktorasını dağların çağrısına uyduğundan yarım bıraktı.
Okumayı, kültür gezileri yapmayı seven yazar; Anadolu Üniversitesi AÖF’de Kültürel Miras ve Turizm, Ev İdaresi, İlahiyat ve Tarım bölümlerinden mezun oldu. AÖF aşçılık bölümü ile Medipol Üniversitesi Uygulamalı İngilizce ve Çevirmenlik Bölümü öğrencisidir. Yurdun çeşitli bölgelerinde 35 yıl hakimlik yaptıktan sonra en son İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinden emekli oldu.
-30% İndirim
₺160.00₺112.00…
İsmet hocamın kıvrak kalemi ve naif üslubu ister istemez sizi hatıraların içine çekiyor. Bir öğrencinin sorununu çözerken kendinizi yanı başında hissediyorsunuz. Önüne çıkan engelleri aşarken onunla omuz omuza oluyorsunuz. İlgisiz bir idareciye derdini anlatmaya çalışırken siz adeta “bu kadar da olmaz ki!” diye isyan ediyorsunuz. Yarışmada derece aldığında en çok alkışlayan yine siz oluyorsunuz. Hele hele bir yarışmada öğrencilerin verdiği cevaptaki ufacık bir kelime yer değişimini siz de fark edemediğiniz için onunla birlikte sahneye atlayıp jürinin üzerine yürüyorsunuz.İçinizi burkan 12 Eylül ve ayazında bile boncuk boncuk terleten 28 Şubat bir seremoni halinde gözünüzün önünden geçiyor. Oyun içinde oynanan oyunlar, matruşka gibi bir daha hafızanızda yer ediyor.
En acısı da “Elimi Tut Öğretmenim” diye feryat eden Murat’a yardım edememek sizi de kahrediyor. Elinizden uçup giden Sevtap’lara üzülüyorsunuz. Ya Gül’ünüzün annesine yazdığı mektup… Bir aile dramını iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Elinizden bir şey gelmese de gözünüzden gelen yaşlarla…
İşte örnek bir öğretmenin ibretlik üç beş hatırası bu şekilde bir film şeridi gibi akıp gidiyor. Yazılmayanlar, yazılamayanlar da düşünüldüğünde aysbergin sadece su yüzüne çıkabilmiş kısmını görüp yetiniyorsunuz.
“Yazmak bir ihtiyaçtan doğar. Dolan boşalır. İnsan düşünce ve duygu bakımından dolduğu anlarda anlatma ihtiyacı duyar.” diyor İsmet Hoca…
…Halit Yıldırım
-44% İndirim
₺450.00₺250.00Ayşe Topçu der ki;
Anı yazmak kendimize, yaşadıklarımıza, çevremize dışarıdan bakabilmektir. İçinde yaşarken fark etmediğimiz durumu, araya zaman girip de olaylardan uzaklaşınca daha net ve bütüncül görme şansımız oluyor. Çünkü olayın aktörü değil, seyircisiyiz.Bu nedenle anı yazmak, yaşadıklarımızı bir tanık gibi anlatmak ve geleceğe taşımak anlamına geliyor. Anı yazmak içimizde biriken tortuları arıtmamıza yardım ediyor. İç dünyamızda bir müsvedde gibi yer almış, olaylar, durumlar ve kişiler edebiyatın imbiğinden geçerek güzelleşiyor. Bu güzelliği diğer insanlarla paylaşmak hem bizi rahatlatmakta hem de mutlu etmektedir.
İş hayatı sadece ekonomik bir eylem değildir. Aynı zamanda sosyal bağların, güzel ilişkilerin, acının ve sevincin paylaşıldığı bir yaşam alanıdır.
Gümrük kurumunda fedakârca çalışan insanlar, her türlü zorluklara karşı kader birliği yaşamış ve bu süreç içinde unutulmaz anlar biriktirmişlerdir. Anıları yazmanın insanı onarıcı ve iyileştirici gücü olduğu gibi hayatı anlamlandırmada, insanın varoluşunu kalıcı kılma duygusunda büyük rolü vardır.
İşte bu düşüncelerden hareketle, gümrükte çalışanlardan anılarını gönderenleri bu kitapta bir araya getirdik. Anılar yaşanmışlıkların müzesi gibidir. Kitabın sayfaları arasında anılara yolculuğun çok zevkli ve ilginç geleceğini umuyorum. Ben anılarımı yazarken ve anıları toplarken çok zevk aldım.
Gümrükçü olan ve olmayan herkesin de kitabı zevkle okuyacağını ümit ediyorum.
-25% İndirim
₺60.00₺45.00Sizlerle paylaşacağım bu kitap, hayatımın son üç senesini annem olmadan nasıl yaşadığım ve annemin vefatı ile birlikte “neden yaşamaya geldim” sorusunu bulmaya çalıştığım bir zamanda yazmaya karar verdiğim bu kitap, yaşanmışlık ve birçok anıyı içeriyor.
Neden annem ve babamı anlatacaktım sizlere, Sevim ve Necat Kalkandelen’e, onların bir evladı olarak bir şey yapmak istemek, belki vefat etmiş sevgili anneme ve babama böylece ulaşmak için aldım kalemi elime.
“Anı yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır.”
Andre Gide-25% İndirim
₺60.00₺45.00Bir öğretmenin kendince bazı önemli anılarının kitaplaşmış adıdır “İncilay’dan İnciler”. Bilenler, anlayanlar için gerçekten birer incidir anlatılanlar. Acı, tatlı; kederli, hüzünlü, neşeli, mutlu yaşanan anlar. Bu yaşananların yürekte, gönülde, gözde, dilde bıraktığı izler…
İncilay Öğretmen, içinden geldiği gibi, samimi bir şekilde kaleminden kâğıda dökmüş gönül incilerini. Yeri geldiğinde çok zor şartlarda icra etmiş mesleğini. Bazen de çok rahat ortamlarda çalışmış. Ama her zaman, her yerde ve hangi şartlarda olursa olsun mesleğinin onurunu hep gözetmiş ve korumuş. Azim, gayret, sabır, nezaket çerçevesinde oldukça başarılı bir şekilde ifa etmeye çalıştığı görevini tamamlayıp emekli olmuş.
-25% İndirim
₺180.00₺135.00Beytullâh yolculuğunda bir ayrılış tablosu vardır yaşayana, anadan, babadan, yârdan ve çocuklardan… Bu, aslında hiç unutulmaması gereken, her daim canlı tutulması elzem olan bir duygu… Ayrılışların ne zaman olacağı belli mi ki? Dünyalık sürenin ne zaman dolacağını biliyor musun? Öyleyse ayrılışlara her daim hazırlıklı olmalısın. İşte bu yolculuk bunun bir hatırlatıcısı. Ya dönüşün yoksa! Er ya da geç yaşanacak olanı hiç unutma! Zordur ayrılışlar; gideceğin yere gitmek istemesen de! Çeker alır seni yârdan arkadaştan.
-13% İndirim
₺160.00₺140.00Öğretmenlerin hayatında unutulmaz anlar muhakkak olmaktadır. Örnek olması açısından yer yer anılarla, duyguları bir arada sentezlemeye çalıştım.
Dünyaca ünlü matematikçimiz Ord. Prof. Dr. Cahit Arf’ın biyografisinde şöyle bir cümle dikkat çeker: “Beşinci sınıftayken tanıştığı genç bir öğretmen sayesinde matematiğe ilgi duydu.” Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en özverili ve en saygı değer unsurlarıdır. Meslekte 30 yılını tamamlamış öğretmen olarak tecrübe ve birikimimi de katarak, biraz da yüreklere dokunmaya çalıştım. Erişilmez gibi görünen kayalıklara ulaşılmalıydı ve erişilmez gibi görünen kalplere girilmeliydi, dahası yüreklere dokunmak gerekti evet YÜREKLERE DOKUNMAK…
Hepimizin hayalleri, ulaşmak istedikleri hedefleri muhakkak vardır. Bu hayallerimize ulaşmanın tek yolu öncelikle onun gerçekleşeceğine yürekten inanmaktır. Hayallerimizde, adımlarımızda hep büyük olsun. Dünyaya tekrar gelsem yine öğretmen olurdum.