Araştırma
Filters
Done-24% İndirim
₺250.00₺190.006 Şubat 2023 sabahı Hatay ve Kahramanmaraş merkezli art arda 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki deprem oldu. Bu depremlerle Kilis, Diyarbakır, Osmaniye, Hatay, Adana, Malatya, Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş ve Adıyaman illerinde asrın en büyük yıkımları meydan geldi. Bu tarih, uykuda depreme yakalanan halk için acı ve çaresizlik içinde geçecek günlerin başlangıcıydı. Deprem sonrasında tüm Türkiye seferber oldu; deprem bölgesine yardımlar gönderildi, bazı yardımseverler ihtiyaç malzemeleri ile bölgeye gitti, kurtarma ekipleri enkaz altındakilerin yardımına koştu. Depremden sonra arabası olan depremzedeler kendi imkanlarıyla olmayanlar otobüslerle diğer illere gönderildi. Manavgat’a da seksen bin civarında depremzede geldi. Oteller, misafirhaneler, evler ve yurtlara yerleştirilen depremzedelere maddi manevi destek için resmi, sivil tüm kurum ve kuruluşlar ile vatandaşlar seferber oldular. O dönemde depremzede çocuklarımıza psikolojik destek sağlamak amacıyla “Depremzede Çocukların Resimlerdeki Dünyası” isimli projeyi başlattım. Proje süresince yediden yetmişe her yaş grubundan depremzede resim çalışmalarıma katıldı. Bu çalışmalara katılan bazı annelerimiz hayalindeki evi, bazıları mahallelerini, yıkılan evlerini, bazıları ise kaybettikleri yakınlarını resmetti. “İlkokuldan sonra hiç resim yapmamıştım, resim yapmak beni çok mutlu etti.” derken gözleri dolan teyzeler, iki çocuğuyla enkaz altında kalan öğretmeni ve ailesini resmeden çocuklar, deprem gecesinde yağmurlu, soğuk havadaki çaresizliklerini tekrar yaşayan gençler ile hüzünlü anlar yaşadık. Aslında resmettikleri, yüreklerini dağlayan katlanılması zor acılarının dışavurumuydu. Depremzede çocuklarımızın duygu yüklü resimlerinin de bulunduğu bu dergiyi hazırlamakta iki amacım vardı: ilki, hazırladığım dergiyi herhangi bir vakıf veya derneğe bağışlayarak geliri ile depremzede çocukların eğitimine maddi destek sağlamak, diğeri ise tarihe not düşmekti. Bu yöndeki girişimlerim sonucunda projeme uygun bir dönüş olmayınca dergiyi kendi imkânlarımla bastırmaya karar verdim.
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.” sözlerini kendime ilke edinerek, derginin geliri ile çocuklarımızın eğitimine destek olacağım. Bir cumhuriyet kadını ve öğretmen olarak Ata’mın izinde ülkemin geleceği için çalışmanın mutluluk ve gururunu yaşayacağım.
Saide Çetinel Mersin-30% İndirim
₺450.00₺315.00Kitabımın Güvenlik Uzmanı İlahiyatçıların anlayabileceği Kur’ân’ın ve hayatın şifrelerini güvenlik uzmanlığı ve ilahiyat eğitimi de almış olan bunun yanı sıra Hz. İbrahim’e dayanan soyağacım da analiz ederek yazılmıştır.
Allah’ın Kılıcı Mesihin ilahi Analizini de elden geldiğince kısa sürede hazırladım. İnsanlığa armağanımdır. Kitabımın gelirlerinin bir kısmı ihtiyaç sahiplerine ait olduğu unutulmamalıdır.-20% İndirim
₺250.00₺200.00AN, kitabının doğuşunda da ‘Nereden nereye?’ dedirten bir hikâye saklı. Dijital fotoğrafçılık kurslarını sürdüren Mithat Ünal, Özellikle fotoğraf çekimindeki enstantane hızı yani perde açılıp kapanması arasındaki kısa sürede sensörün fotoğraf kaydından etkilendi. Gün be gün bunun üzerine yoğunlaşan Ünal, maddenin mekanını ve zamandaki geçişlerini sorgulamaya başladı. Ve video ile fotoğraf arasındaki fark, Ünal’ın düşüncelerini bambaşka yerlere götürdü. Videonun bir saniyesinde 25, 30 ve 60’a kadar biriken kareler saniye ilerledikçe hareket algısı oluşturuyordu. Yani saniyenin 30’da birini bir an olarak düşünürsek, bir saniyede 30 an, yani 30 adet fotoğraf karesi vardı. Peki ya evrendeki An’ın anlamı neydi?
Eğer filmi zaman olarak alırsak, bir saniyede geçen filmde 30 tane an var. Yani filmin bir saniyesine durup baktığımızda, 30 adet fotoğraf karesi sayabiliriz. Ya bunu evrende değerlendirecek olursak ortaya nasıl bir anlam çıkar? Mesela Bing-Bang Teorisine göre, evren, büyük patlamanın bir saniye sonrasında saniyenin milyonda biri kadar bir zamanda (ki bu durum, saniyenin bir milyonda birini bir an olarak gösteriyor.) evren milyarlarca ışık yılı kadar uzağa genişliyor. Bu genişleme şimdi saniyede 70 kilometre hızla ilerlemeye devam ediyor.
İşin püf noktası ise her anda maddenin aynı kütlesini koruyarak zamanda devam etmesi. Bu konuya girdikçe yaşamın sorgulanması da devam edecektir. An Kitabı’nın ana özelliği işte bu sorgulamadır. Bilimin henüz cevaplayamadığı, ama Yüce Allah’ın aklımıza sordurduğu ve her sorunun mutlaka bir cevabının olduğu evrende, ‘Mutlak Bilgi, Mutlak Mucize ve Mutlak cevapların sıralandığı, maddenin zaman ve mekanda sürdürdüğü varlığındaki gizemli devamlılığı gelin isterseniz kitabımızda sorgulayalım ve mutlak olmasa da cevabı yine sorgulayarak bulalım. Fikirlerime kıymet verip raflarınızda kitabıma yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Umarım bir nefeste okur ve beğenirsiniz.-17% İndirim
₺480.00₺400.00Toprak sende sürüldü, tohum sende saçıldı
Yumuk yumuk gözlerim sana sende açıldı
Herkes gibi ağladım ben de belki doğarken
Belki güne geç kaldım, belki de geldim erken
Bebek oldum belendim öğütülmüş toprağa
Büyüdüm çocuk oldum elim erdi yaprağa
Bilmedim neye yarar, neler var yüzde, binde
Körebeler oynarken kör duvarlar dibinde
Saklananı aradım, akşamda koyak koyak
Yıldızlara bakarak yürüdüm yalınayak…
Ey Barak! Sensin benim doğduğum köyüm Barak
Yavan aşım, ekmeğim, doyduğum köyüm Barak
Kağnılar gidiyorken şafak vakti Kepir’e
Uyanırdım uykudan, sıçrardım birdenbire
En mahmur gözlerime sürerken ellerimi
Sanki sever, okşardım uyanan kaderimi
Bir elimde anamın dürdüğü dürüm vardı
Bir elimde değneğim belki boyum kadardı
Kırda serin suyunu özlerken kuyuların
Koşardım peşlerinden körpecik kuzuların
Ne var, ne yok bilmeden hangi geleceğimde
Yapayalnız yaşardım çocuksu yüreğimde
Ah barak! Sensin benim bulduğum köyüm Barak
Er ömrümde en mutlu olduğum köyüm Barak…-26% İndirim
₺350.00₺260.00Şerh ve belâgat, İslâm ilim ve edebiyât geleneğini aktaran iki önemli usûl dâiresi olarak kabul edilip, daha önceden yazılmış eserleri anlamaya ve anlatmaya yönelik gayretlerin sonucudur. Belâgat gibi şerh de olanı, sözlü ve yazılı metin anlama ve anlatma gayretlerinin gelenekleşmiş müktesebâtının ürünüdür. Tanzimat’tan sonra yaygınlaşan “eski-yeni” tartışmaları, belâgat sahasında ilk kez Ahmed Cevdet Paşa’nın Belâgat-ı Osmâniyye’si etrâfında cereyân etmiştir.
Elinizde bulunan bu kitap, iki farklı ancak gayeleri benzer eserlerden oluşur.
-21% İndirim
₺420.00₺330.00Adı Konulmamış Üç Beladan Kurtulmak İçin
1- Milliyetçilik, insanlığı vahşetten ve ısırıcı bencillikten kurtaran ilk adımdır. Fakat gel gör ki; katliamlara, baskılara, zulümlere, nefrete ve bölünmelere sebep oluyor.
Nitekim İstiklal, azalma ve küçülme demektir. Evet, artık Türk ve Kürt kanı dökülmesin; elli bin Türk askeri ve yüz bin Kürt genci anlamsız bir şekilde ölmesin; Devlet Kürt kültürüne özgürlükler verip, savaş yerine bu sorunu başka şekillerde çözmeye çalışsın, dediğim için bana edilmedik hakaret bırakmadılar.
2- Dinler özellikle semavi denilen dinler, insanlığı başta hukuk olmak üzere soyut değerlerde sonsuza dek geliştiren temel bir faktör iken, insanlar avam olduğundan somut algı soyutu yenince dinler, gericilik işareti olan putperestliğe dönüştüler. Nitekim bugünkü haliyle dinlerin hukuk, varlık ve Allah algısı, sınırlı ve literal şekillerden ibarettir. Bilim ehline özellikle fen ehline artık hitap etmiyor. Çünkü insan türünün müşterek aklı olan fen bilimlerini dışlıyorlar. Evet böyle sınırlı-somut-literal bir dil ile anlatıldıkları için bu asırda dinler güven ve ahlaka dönüşmüyor.
3- Bilimler özellikle fen bilimleri varlığı ve hayatı aydınlatıp insana altın bir çağ yaşatacağına anlamsızlık yüzünden, karanlığa kaynak ve insan psikolojisini ve ekolojiyi zehirleyen birer toksin oldular. Çünkü materyalize oldular. Ve soyut, sonsuz, doğal değerleri inkara kalkıştılar. İşte bu kardeşiniz, bu adı konulmamış üç beladan kurtulmak üzere 500 makale yazdı.
Bunları 38 kitap haline getirdi. Geçen hafta da (19 Mart, 2024) diğer haftalarda yayınladığım gibi Whatsapp’ta ve Mailde üç kısa not yayınladım. Fakat varlığın anlamlı bir yazılım olduğu noktası tam açıklanmadı.
Şimdi bütün o mesajlarla beraber, bu hacimli kitabı da siz değerli dostlarıma gönderiyorum.
Ki varlığın sonsuz enerji, yazılım ve evrimden (eski deyimle kudret, ilim ve iradeden) ibaret olduğu bilinsin, İnsanlığın Kurtuluşu bir nebze tahakkuk etsin.-35% İndirim
₺300.00₺195.00Hamd, Yüceler Yücesi, Halim, Hâkim, Ğafur, Rahim olan âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. O Allah ki; Rahmeti tüm âlemi ihata eden Rahman ve Rahmeti Müminlere has olan Rahim ve Kıyamet Günü sahibidir. Gökleri ve Yeri altı günde yaratan o’dur ve Ebu’l Beşer olan ilk insanı (Âdem a.s.) süzülmüş çamurdan (sülâleden) yaratandır. (Bu mertebe ilk insan olan Âdem’in yaratıldığı dolayısıyla insan cinsinin, insan organlarının başlangıç evresidir. Sonra onu nutfe halinde sağlam bir yere koyandır. Sonra görenler için siyah bir pıhtı olan nutfeden Alak’ı yarattı. Sonra alaktan bir çiğnem et miktarı kadar olan mudğayı yarattı. Sonra bu mudğadan üzerinde kurulacak olan sağlam binanın (insan iskeleti) esasını teşkil eden muhtelif ebat ve şekillerde kemikler yarattı. Sonra bu kemikleri elbise giydirir gibi etle giydirdi. Ve böylece bambaşka bir mahlûk yarattı ve en güzel yaratıcı olan Allah (c.c.) ne yücedir.
-20% İndirim
₺250.00₺200.00Sonuç olarak, Türk ve Kürt kardeşliği üzerine yapılan çalışmalar, barışın inşası ve toplumsal huzurun sağlanması adına büyük bir önem taşımaktadır. Herkesin bu yolda atılan adımlara katkı sağlaması, toplumun daha sağlıklı ve bir arada yaşamasını mümkün kılacaktır. Barışa giden yolda, ayrıştırıcı değil birleştirici bir dilin benimsenmesi ve herkesin bu hedefe yönelik emek vermesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bu tür projeler sadece bir bireyin ya da grubun çabası değil, tüm toplumun ortak bir gayesi olmalıdır. Çünkü barış, yalnızca bir hedef değil, yaşanması gereken bir yaşam biçimidir.
AHMETTEMEL, hayatı boyunca gerek yaşamı gerekse kaleme aldığı yazıları ve şiirleriyle toplumun içinde saygın bir yer edinmiştir. Eserlerinde insan hakları, özgürlük ve adalet gibi evrensel temaları işlerken, bireysel ve toplumsal sorunlara duyduğu derin hassasiyetle de dikkat çekmiştir. Kalemiyle sadece bir edebiyatçı değil, aynı zamanda bir düşünür olarak da kendini ortaya koymuştur.
Bütün eserlerinde, sevgi, saygı, hoşgörü ve barış gibi değerleri ön planda tutarak, toplumu bilinçlendirmeye yönelik mesajlar vermiştir. Bu evrensel değerleri işlediği eserlerinde, sadece edebi bir dil kullanmakla kalmamış, aynı zamanda yaşam felsefesini de okuyucusuna aktarmıştır. Onun yazıları, sadece bir okuma deneyimi sunmakla kalmaz, aynı zamanda insanları daha iyi bir dünya kurma noktasında düşünmeye teşvik eder.
Ahmet Temel’in eserleri, duygu ve düşünce dünyasında derin izler bırakacak kadar etkilidir. Onun kalemi, insanların ortak değerlerini hatırlatarak, daha seçkin bir toplum oluşturma amacını taşır. Her bir yazısı, hem bireysel hem de toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerektiğini hatırlatan ders verici nitelikte birer rehber niteliğindedir.-28% İndirim
₺180.00₺130.00İraq Türkmanlarının söz və həqiqət bayrağını ustadlardan məsuliyyətlə alıb, gələcək nəsillərə ötürmək üzərə şərəflə daşıyan Şəmsəddin Kuzəçi çiynindəki mənəvi yükün fərqindədir. O, sanki bir institutun işini təkbaşına görmək yetənəyi nümayiş etdirir. Doğrudan da, hərdən heyrət edirsən ki, o, bir bu qədər məhsuldarlığı və çoxyönlü keyfiyyətli işləri bir ömrə sığdırmağı necə bacarır?.. Bu sualın cavabı onun millətə sevdalı olmasına, Türk dünyasına aşiq olmasına bağlıdır. Çox şadıq ki, sevdalılıq, aşiqlik onun timsalında həvəskarlıqda qalmayıb və peşəkarlıqla ziddiyyət deyil, üzvi vəhdət təşkil edir.
Biz də gördüyü işlərə görə Şəmsəddin Kuzəçi bəyi təbrik edir, gələcəkdə onu Azərbaycanın və Türk dünyasının önəmli şəxsiyyətlərindən biri olaraq görəcəyimizi ümid edirik.
-28% İndirim
₺160.00₺115.00Şəmsəddin Kuzəçi Azərbaycan, İraq və Türkiyə arasındakı mədəni əlaqələrin gücləndirilməsi istiqamətində göstərdiyi səmərəli fəaliyyətinə görə 500-ə qədər mükafat, medal, plaket, təqdirnamə alıb, habelə Türk dünyası birliklərinə fəxri üzv seçilib. O, Azərbaycan Yazıçılar Birliyi, Dünya Gənc Türk Yazarlar Birliyi və Türk Dünyası Ağsaqqallar Birliyinin diplomlarını, 2006-cı ildə İraq, Azərbaycan və Türkiyə ilə əlaqədar elmi və ədəbi fəaliyyətinə görə Azərbaycanda “VEKTOR” Beynəlxalq Elm Mərkəzinin “Fəxri doktor” adını, 2022-ci ildə Türk dünyası araşdırmaları üzrə Beynəlxalq Elmlər Akademiyasının “Fəxri professor” diplomunu alıb. 60-dan çox kitabı nəşr olunub. Əsərləri ingilis, rus, ərəb, habelə Azərbaycan və digər türk dillərinə tərcümə edilib.
-55% İndirim
₺330.00₺150.00Birincisi: Bir metinde gerçek mana budur, demenin bir belgesi, bir test edicisi olması gerekir. O belgeyi ve o test edici noktayı bize gösteren, dinin ana konularının dengesinden ortaya çıkan soyut güzelliktir. Bir metin için bu mecazdır, diyebilmek için o mecazî mananın, belagat ilminin şartları çerçevesi içinde olması gerekir. Bu iki prensip esas alınmazsa ve bunun sonucu olarak mecaz olan metinleri gerçek mana olarak dayatmak ve hakikat olan bilgileri mecaz diye görmek ve göstermek cehaletin hükümferma olmasına güç verir. Orta yolu gösterecek, ifrat ve tefriti önleyecek sadece şu dört mihenktir: 1) Dinin temel konularının mantalitesi. 2) Belagat ilmi. 3) Mantık ilmi. 4) Hikmettir (fen ilimleridir.) Bediüzzaman, Muhakemat’ın 5. Mukaddimesinde bu bilgileri bize verdikten sonra aynı kitabın Birinci Makalesinin Sekizinci Meselesinde ise:
Mecaz için farklı karineler olabilir; mesela bir metnin mecaz olduğuna dair, metnin akıl yönünden muhal olması karine olabileceği gibi; metin dışından başka maddi bir delil veya sıradan bir delil veya metnin bağlamı o metnin mecaz olduğuna karine olabilir. Ayrıca Kur’an’ın başka ayetlerinde geçen bazı hakikatler de diğer ayetlerin mecaz olması için karine olabilir” diye söylüyor. Ve bazen de bazı ayet ve hadislerin mecaz olduğu kabul edildiği halde tercümede maksut mana esas alınmaz da meal esas alınır. Dolayısıyla mecaz olan o ayet ve hadislerin mucizevî güzelliği ve belagati yine kaybolur, diye dinî neşriyatın yazar ve yayıncılarını uyarıyor.İkincisi: İslam âleminde bugünkü bilimlere uygun olarak varlık ve hayat algısı oluşmuyor. Çünkü Müslüman âlimler her bir bilim dalından sadece bir parça biliyorlar. Bilimsel bir fotoğraf ortaya çıkmıyor. Dolayısıyla sağlıklı bir varlık ve hayat algısı oluşmuyor. Bediüzzaman bu içinden çıkılmaz sorunu Muhakemat kitabında şöyle tasvir etmiştir: Nasıl ki, başka âlemden bu küreye gelen tasvirci bir nakkaş farz olunsa: Hâlbuki ne insanı ve ne insanın gayrisinin (insandan başka canlıların) tam suretini (fotoğrafını) görmemiş; belki her birisinden bazı azasını görmekle insanın tasviri veyahut gördüğü eşyanın umumundan bir sureti tasvir etmek isterse; meselâ, insandan gördüğü bir el, bir ayak, bir göz, bir kulak, yarı yüz ve burun ve amame (sarık) gibi şeylerin terkibiyle bir insanın timsali yahut nazarına tesadüf eden atın kuyruğu, devenin boynunu, insanın yüzünü, aslanın başı bir hayvanın sureti yapsa; nasıl ki imtizaçsızlıkla kabil-i hayat olmadığı için şerait-ı hayat (hayat şartları) böyle ucubelere müsait değildir, diyecekler ve nakkaşı ittiham edecekler.. Şimdi bu kaide, fenlerde (bilim dallarında) aynen cereyan eder (geçerlidir.) Çaresi odur ki: Bir fenni esas tutup sair malûmatını avzen ve zenav (havuz veya havuza akan arklar) gibi yapmaktır. Yani eğer kişi bir ilmi esas alırsa; esas aldığı ilmi havuz gibi yapmalı, diğer ilimleri de o havuza akan arklar gibi etmelidir. Ve eğer kişi malumatını esas alırsa, o malumat ve bilgileri, her birisi hakikatin bir kanalı olan muhtelif ilimlerden beslenmeli.
Üçüncüsü: İslam âlemi, Orta Çağın kültürel birikimini dinî birikim sanıyor; din ve varlık hakkında çağımıza uygun olarak bilim birikimini ve epistemolojisini oluşturamıyor. İşte Bediüzzaman bu sorun için de şöyle bir çözüm öneriyor: Geçmiş çağların derelerinde egemen olan garaz, düşmanlık ve üstün gelme arzusunu doğuran faktör; duygusallık, arzular ve güç idi. O zamanın insanlarını irşad için şiirsel ve duygusal hitabeler yeterli idi. Çünkü duyguları okşamak, insanların eğilimlerini etkilemek için vaiz ve hatip tarafından iddia edilen konuyu süslü ve parlak olarak göstermek. Veya gündemdeki o konuyu korkunç göstermek veya parlak tasvirlerle hayale hoş göstermek, güçlü ve açık delilin yerini tutar idi. Fakat bu çağımızda burhandan (akıl ve fenlerden) başkası insanları tatmin eden bir şey bulunmuyor.
-27% İndirim
₺220.00₺160.00*Ömer b. Abdülaziz döneminde valiler, kendi bölgelerinde toplanan zekatı dağıtacak fakir bulamaz hale gelmiştir.
*Evlenmek isteyen gençlerin düğün ihtiyaçlarının karşılanmasını, meşru bir iş yaparken borç batağına düşenlerin borçlarının ödenmesini emretmiştir. Yetimlere, dul kadınlara, çalışacak gücü olmayanlara maaş bağlamıştır.
*Yolcu ve yoksulların yemek ihtiyaçlarını karşılama için “Yemek Evleri” kurmuştur.
*Yolcular için konaklama tesisleri kurmuştur.
*Bir devlet başkanı olmasına rağmen mezar yerini bile kendi parasıyla alıp hazırlatmıştır.
*Halife olarak bizzat kendisi, züht ve takva hayatı yaşamıştır. Sadece valilere gönderdiği genelgeler ve buyruklarla değil, bu haliyle de devlet adamlarına örnek olmuştur. Kendisi yoksul yaşamasına rağmen halkı refah içinde yaşatma imkanı bulmuştur. Refahı tabana yaymayı başaran bir devlet başkanı olarak 29 aylık hilafeti döneminde tarihte İslam inkılabının canlı örneğini yaşatmıştır.-34% İndirim
₺280.00₺185.00Mühendis:
Peki hocam, ilginiz ve cevabınız için teşekkürler. Yordum sizi. Hakkınızı helal ediniz lütfen. Selametle kalın… İki yazıyı da tekrar okudum, dün gece de okumuştum, ama kalın kafalılığımdan olsa gerek anlayamadığım noktalar oldu. Ayrıca tanıttığınız videoyu da seyrettim. Ama:
Bahaeddin Hoca’mın Allah tasavvurunu, ALLAH deyince ne kastettiğini, Nevzat Bey’in argümanlarına eleştirileri haklı ama Bahaeddin Hoca’nın kendisinin Allah’ı nasıl ispat edebildiğini…
Madde yaratılmış mı ezeli mi? Veya böyle bir soru, Sayın Hocama göre doğru mu yanlış mı? Doğru ise cevabı ne, yanlışsa hangi açıdan yanlış ve bu soruyu nasıl doğru soru olarak sorabilirdim, gibi sorularımdan hala kurtulamıyorum.
Kalın kafalı olabilirim, anlayışı kıt da olabilirim; ama kıt kafalı birisine de hocam engin birikimiyle bir el atamaz mı, daha alt seviyeye inerek de olsa yeniden kısa da olsa medet edemez mi, diye içimden geçeni iletiyorum sayın hocam.
Sizin ifadelerinizden kendimce bir Allah inancı/tasavvuru/kavramı üretemiyorum kalın kafalılığımdan dolayı. Kızsanız da adeta mecburen yazıyorum bunları…
Ayrıca maddenin yaratılmışlığı/ezeliliği imanımı tekrar gözden geçirtecek kadar önemli benim dünyamda. (Yanlış olabilir ama kendi dünyamda durumumu sayın hocam ile paylaşıyor ve yardım bekliyorum.)
Adeta doğru ve sahih bir Allah inancı/tasavvuru/kavramı ve ezelilik/yaratılmışlık meselelerini anlayamazsam, kendime anlatamaz ve aklen ve kalben ikna ve tatmin olmazsam manen boğulacak, ölecek, başka diyarlara uçabilecek bir halette hissediyorum. Manevi yardıma muhtaç haldeyim. (Başka bir kişi veya kaynak önerseniz ona da varım hocam.)
Bahaeddin Sağlam:
Madde bir terkiptir, dağılmaya patlatılmaya müsaittir; ezeli olamaz. Bu bir, bunu bil. Bugün hiçbir bilim adamı, maddenin ezeliyetini kabul etmiyor. O iddia 19. asırda kaldı.
Yaratma bir yazılımdır, etimolojik olarak şekil verme demektir; var etme demek değildir. Beş Anahtar Bilgi’nin İkinci Maddesinden bunu anlamalı idin. Termodinamiğin 1. yasasına göre enerji hep var. Ne yok olur ne var olur. Enerji Allah’ın sonsuz kudretidir. Allah, bir açıdan soyut olan ilmiyle, bugünkü tabir ile yazılımla, o enerjiye şekil verir yani yaratır.
Allah’ın Beni, soyut ilim ve bilinç demektir. Bu boyut, sonsuzdur, ezeli ve ebedidir. Rahman O’nun sonsuz somut versiyonudur, O da sonsuzdur. Varlık bir tanedir, Soyutuyla somutuyla Allah’tır. Beş Anahtar Bilgi’nin Beşinci Maddesinde bunu görmeli idin.
Soyutuyla somutuyla sonsuz Varlık olan Allah bize emaneten bir beden ve ruh yazılımı vermiş; bize ait olan sadece İradedir. Biz Ana Dosyanın çok küçük bir dosyasıyız. Ona bağlı olmak zorundayız, yoksa yok oluruz
-29% İndirim
₺475.00₺335.00Merhabalar.
İnsanlık tarihi yıkımlarla ve felaketlerle dolu olduğu kadar yeniden inşalar ve çabalarla doludur. 6 Şubat gecesi hepimiz büyük bir felaketle uyandık. Büyük bir deprem oldu ve yakınlarımızı kaybettik. Evlerimiz yıkıldı, büyük dramlar yaşadık… Kapaktaki başlık “Her Şey Onu Hatırlatıyor”… bu bir şarkı sözü.
Hep bunu âşık olanlar aşardı sanıyorduk…
Ama bu depremde gördük ki aynı şeyleri bizler de yaşıyoruz…
Özellikle deprem bölgesinde çalışan ve yaşayan kişiler her gün ve her an o anı hatırlıyorlar…
Bu amaçla yaşadıklarımızı ve paylaşımlarımızla toplumsal bir bellek oluşturabiliriz. Bu yüzden duygu ve düşüncelerin ifade edilmesini oldukça önemsiyoruz ve bizim için çok kıymet arz ediyor. Hepimiz için tanık olduklarımız ve yaşadıklarımızı hatırlamak ve ifade etmek çok zor olsa da kaydetmek ve yarınlara not düşebilmek bir o kadar anlamlı ihtiyaçtır ve değerlidir…
Aynı zamanda ruhsal olarak bir duygu boşalımı, rahatlama ve hafifleme de olacaktır…
Bu çalışmayı bu amaçla yaptık.-36% İndirim
₺125.00₺80.00Sevginizi karşılıksız sunduğunuz en değerli varlığınızdır evladınız. O yüreğinizdeki engin sevginin sembolüdür. Bu sevginin tarifini izah etmeye kelimeler kifayetsiz kalır. Eşinize, annenize, babanıza, kardeşinize, sevgilinize, arkadaşınıza ve hayata dair tüm varlıklara duyduğunuz sevginin bir tanımı vardır ama evladınıza duyduğunuz sevginin tanımı yoktur.