Araştırma
Filters
Done-30% İndirim
₺160.00₺112.00Soğuk Savaş dönemi süresince Sovyetler Birliği’ne yakın bir profil izleyen Suriye, hiçbir zaman tam anlamıyla Sovyet Bloğunun koşulsuz şartsız bir üyesi haline gelmemişti. Pragmatist kişiliğe sahip olmasıyla bilinen Hafız Esad’ın SSCB ile kurduğu ilişki karşılıklı ulusal çıkarların üzerine inşa edilmiş bir ilişki olarak göze çarpmaktaydı. Soğuk Savaş döneminde çift kutuplu bir dünya düzeninde yaşıyor olmayı avantaja çevirebilen Esad yönetimi, ABD ile yakın ilişkiler kurmakta zorlandığı hatta ilişkide zaman zaman uç noktalara gittiği de bilindiğinden Suriye iki süper güç arasında denge politikası izlemeye çalışmaktaydı. İsrail karşıtlığının da vermiş olduğu rahatlıkla Sovyetler Birliği ile daha yakın ilişkiler kuran Hafız Esad, ABD ile de ilişkilerin tamamen kopma noktasına gelmemesi için yoğun çaba sarf etmekteydi. Hafız Esad, Sovyetler Birliği’nin çöküşüne kadar olan dönemde farklı uluslararası ilişkilerdeki dengelerin yeniden belirlendiği Soğuk Savaş sonrası dönemde ise çok daha başka bir politika izleyecekti. 1990lı yılların başında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte tek güçlü müttefikini de kaybeden Suriye, dış politikada ciddi anlamda yalnızlaşmaya başlamıştı. 1991 Körfez Savaşı Hafız Esad için bir dönüm noktası olmuş Batı karşıtlığını zaman zaman Batı yanlısı bir politikaya çevirmeye çalışmıştır.
-35% İndirim
₺195.00₺127.00Türk halk oyunları hususunda birtakım öneriler ortaya koymanın bir hayli zor ve çetrefilli bir konu olduğu açıkça bilinmektedir. Çünkü ne söylenirse söylensin mutlaka birçok odaktan olumsuz eleştiriler ve ortaya konan fikirlere, ideolojik bağlamda karşısında duran grupların olduğu da bilinmektedir. Uzun zamandan beri Türkiye’de araştırılmayan, tartışmalı konular üzerinde görüşler ortaya konulduğu zaman mutlaka karşı duruşlar ve aksini savunanlar olmuştur. Bunun yanında ortaya konulan fikirler, karşı duranlar tarafından genellikle küçümsenmiş ve horlanmıştır. Bu durumun oluşturduğu çekimser havaya bağlı olarak birçok husus sürekli hasıraltı edilmiştir. Yıllardan beri bu tür tartışmalı hususlar hakkında araştırmacılar da görüşlerini dile getirmeye pek cesaret edememiştir.
Biz de böylesi tartışmaya açık olan bir kültür öğesi hakkında, yani Harput havzası müzik ve oyun kültürü hakkında her türlü tartışmalara açık olarak görüşlerimizi dile getirmeye çalıştık. Harput havzası halk oyunlarında tespit edebildiğimiz çok eski Türk kültür unsurlarını ortaya koymaya çalıştık. Söz konusu olan tespitlerin önemli bir kısmının yeryüzünde diğer milletin kültürel uygulamalarında da rastlamak pek âlâ mümkündür. Çünkü aynı kökenden doğup gelişen, çoğalan ve yeryüzünün her yanına yayılan insanoğlunun çok doğaldır ki birçok kültür unsuru da birbirine benzeyecektir. Kültürlerde bu tür benzerlikler vardır diye araştırmacıların, topluluklardaki kültürel gelişmeleri, değişmeleri incelemesi ve elde edilen veriler ışığında çeşitli görüşler ortaya koyması da hiç bitmeyecektir. Nasıl ki akraba toplulukların dilleri birbirlerine benziyor diye dil araştırmaları bitmiyorsa birbirine çok benziyor diye halk oyunları gibi kültürel öğeler hakkındaki araştırmalar da bitmemelidir.-34% İndirim
₺180.00₺118.00İş insanı Bekir Pınar ve yazarın bir araya gelmesi, dededen toruna uzanan bir hikâyenin kapılarını araladı. Ve bu kapıdan girerek geçmişin tozlu sayfalarında derin bir yolculuğa çıkıldı.
“Hayallerini Yaşatanlar” kitabı, dede Bekir Pınar’ın hayatı ve ticaret alanındaki öncü rolünü anlatırken Mısır’dan yola çıkarak 1799’da Lenger’e yerleşen Ömer Efendi’den yedinci kuşakta gelen iş insanı Bekir Pınar’a kadar uzanan bir biyografi hazinesi sunuyor. Bu zengin yolculuk, bir ailenin geçmişine dair unutulmaz hikâyeleri ve değerli mirası gün yüzüne çıkarıyor.
Bu kitap, güçlü aile bağlarının toplumların kalkınmasındaki önemini vurguluyor. Dede Bekir Pınar’ın yokluk içindeki sabrı, azmi ve tevekkülü ile hayallerini nasıl gerçekleştirdiğini öğreneceksiniz. Pınarlar Gıda’nın arkasındaki gizli gücü keşfedecek ve başarı hikayesinin ardındaki çaba ve tutkunun izini süreceksiniz. “Hayallerini Yaşatanlar: Yokluktan Başarıya, Sabrın İnşa Ettiği Yaşam Öyküsü”
“Hayallerini Yaşatanlar” sadece bir aile hikayesi değil, aynı zamanda Gülnar’ın tarihine saygı dolu bir selam… Geçmişin mirasını koruyan, hayalleri gerçekleştiren ve değerlere bağlı kalan bu aile, okuyuculara ilham verecek ve kendi köklerine dair yeni bir bakış açısı sunacaktır…
-30% İndirim
₺150.00₺105.00Bu rapor, Nazilerin Holokost öncesi ve sırasındaki eylemlerini ve bugün Hindistan’da yaşanılanları karşılaştırarak, Hindistan’ın Nazi ilhamlı, faşist, çoğunlukçu bir devlet olma yolunda tehlikeli bir seyirde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Hindistan’ın azınlıkları ve özellikle 200 milyondan fazla Müslümanı, soykırımın yaklaşan bir tehlikesiyle karşı karşıyadır. Soykırım izleme kuruluşu, Hindistan’daki durumun zaten ayrışma, hazırlık ve zulüm aşamalarına ulaştığını uyarıyor sırasıyla: Soykırımın On Aşamasının 6. 7. ve 8. Aşamaları.
-44% İndirim
₺180.00₺100.00Soru: Acaba, ibadet yani din ve kulluk, insanı köleleştiriyor mu? Yoksa insanı aşağı, kötü, çeşit çeşit köleliklerden kurtarıp, gerçek bir vazifeli olduğunu bildirip, ona yüksek bir şeref mi sağlıyor?
Cevap: Evet, insanda iki temel eğilim var: Biri, ya firavun gibi sahte güç, kudret sahibi olup ilahlık iddiasında bulunacaktır. İkincisi: Veya muhtaç olduğu ve korktuğu nice sayısız şeylere köle olacaktır… Dinsiz bir insan için bu iki şıktan başka yol yoktur. Dindar ve gerçek inanmış insan ise; din ve iman sayesinde, o sahte sayısız ilahlara köle olmaktan kurtulur, gerçek (hakk) ilah ve mabud olan Allah’a kul ve asker olur.
O’nun emriyle, izniyle iş görür ne geçmişin üzüntüsünü çeker ne de geleceğin korkusunu… “İyi bilin ki; Allah’ın gerçek dostları ne korkarlar ne de üzülürler…” İşte bir tarafta, bu ayetin çerçevelediği insan modeli, diğer tarafta, kendisine faydası çok az olan paranın, seksin, daha nice sahte tutkuların tutsağı olan insan tipi…-17% İndirim
₺300.00₺250.00İbn Teymiyye hem bir muhaddis, hem bir müfessir, hem bir tarihçi, hem bir fakih kısacası hayatını ilme adamış bir şahsiyettir. O yoğun bir ilmi birikime sahip, aklî ve naklî ilimlere derinlemesine vakıf bir İslâm âlimidir. Hazırlamış olduğumuz bu eserde müteahhirîn selefiyenin önemli temsilcisi kabul edilen İbn Teymiyye’nin, akıl ve nakil anlayışı üzerinde durulmuştur. Muhafazakâr ve tenkitçi kişiliğiyle İslâm düşüncesindeki aklî yönelimlere karşı çıkan bir ilim adamı olarak takdim edilen İbn Teymiyye aslında gelenekçi çizgiye açılımlar ve yenilikler getirmeye çalışmıştır. O sahih nakil ile salim aklın birbirine zıt olmayacağı tezini savunmuş, aklın naklin hizmetinde ve ona uygun olması gerektiğini belirtmiş, İslâm dinini anlama ve yaşama konusunda Kur’an ve sünnetin önemine dikkat çekmiştir. İbn Teymiyye kendi döneminde ve öncesinde Müslüman aklını tehdit eden felsefi cereyanların zararlarını yok etmek için yoğun felsefi faaliyet göstermiştir. Onun hem kendi yaşadığı döneme hem de sonraki dönemlere etkisi büyük olmuştur. Birçok kişi ve hareket ondan etkilenmiş, birikimi ve ortaya koyduğu aksiyondan dolayı birçok kişi de ona cephe almıştır.
-46% İndirim
₺185.00₺100.00Ruh üflemenin üç manası var:
A) Çamur elementleri, DNA olunca, insan diğer hayvanların çoğundan daha az gene sahip olmasına rağmen, kendindeki 22 bin gen arasındaki bilgi-işlem bütün hayvanlardan hatta kâinattan daha çok bilgi-işleme sahiptir. İşte Biyolojik Ruh budur ve bu döllenirken oluyor. Yüz yirmi gün sonra ruh üfleniyor, bilgisi yanlıştır.
B) Normalde bir hayvan olan insan, sayısız dilleri, bilimleri, yasaları ve soyut değerleri öğrenirken Allah tarafından (Sonsuz Sistemden) bunlar ona ruh oluyor. Onu gerçek Âdem yapıyor.
C) Tevrat’ta ve Kur’an’da asıl ve gerçek ruh manasında tekrarla kullanılan ve bütün evrenin logosu ve mantığı olan dini öğretiler ve yasalar, insanlığın sosyal ve kalbî hayatına üflenir. İnsan gerçekten İnsan-ı kâmil olur. Aristo insanı tarif ederken, daha çok ikinci bentte anlatılan noktayı vurgu lamış. İnsan düşünen ve bu düşüncesini dile getiren hayvandır, demiş. Birinci bentteki bilgi ise onun zamanında tam bilinmiyordu. Fakat 2350 yıl önce o boyuta form dedi. Ve o formu anima (ruh) olarak) anlattı.
Bugün materyalize olmuş fen ilimleri henüz bu seviyeye tam gelebilmiş değildir. Fakat seksenden sonra gelişen yazılım ve bilişim teknolojisi, hem Aristo’yu doğruluyor. Hem bilim adamlarını o zirve noktaya zorluyor.-17% İndirim
₺180.00₺150.00Bir Müslüman herhangi bir işe başlamadan önce Besmele çekmekle “Herhangi bir varlık adına değil, Rahman ve Rahim olan Allah adına, O’nun rızası ve O’nun izniyle başlıyorum” demek ister. Helal olan her lokmaya, her eyleme Besmele ile başlamak Allah’ın emridir. Yenilmesi helal olan bir hayvanın etinin bile yenilebilmesi için bile Besmele ile kesilmesi şarttır. Besmele, müminin koruyucu zırhıdır. Besmelesiz her işe şeytan karışır düşüncesi boşuna değildir.
Yemeğin ve işin bitiminde Allah’a hamd, verdiği nimetlere şükretmek gerekir. Kur’an-ı Kerim’in ilk ayeti de “hamd” kelimesiyle, “Âlemlerin Rabbine hamd” ile başlar. Onun içindir ki şükretmeyi bilmeyene nankör denilir. Cenab-ı Hak “Bana şükredin. Sakın bana nankörlük etmeyin” buyuruyor.
Allah’ın son peygamberi, âlemlere rahmet olarak gönderilen, hem insanların hem de cinlerin resulü olan Hz. Muhammed’e salat ü selam getirmek, hem Allah’ın emri hem de Peygamber Efendimizin bizden beklentisidir.
Müslüman her işe Besmele ile başlar, hamd ve şükür ile bitirir. Resul-i Ekrem’in anıldığı her yerde salat ve selam getirmeyi ihmal etmez. Bu anlayış, İslam kültürüne iyice yerleşmiştir.-23% İndirim
₺220.00₺170.00Kadınları bir köle olarak gören birçok İslam ülkesinde, makamına mevkiine, gücüne dayalı olarak kadınlara ve çocuklara hayat hakkı tanımayan, Devleti yönetenlere seslenen aydın insanlar şöyle diyor: Kafdağı kadar yüksek olsan da kefene sığacak kadar küçüleceksin. Unutma, her şeyin bir hesabı vardır. Üzdüğün kadar üzüleceksin. Zevkli bir kadın zevkinizi, Bilgili bir kadın bilginizi, zeki bir kadın zekânızı geliştirir. Hayat kadın ve çocuklarla birlikte güzeldir. Allah kimseleri, yanlışı savunacak cahil, doğruyu inkâr edecek kadar nankör yapmasın. Ülkelerin geleceği kadınlara ve çocuklara verilen değerle ölçülür.
Alihan İren
Milli Eğitim Bakanlığı Emekli Başmüfettiş, Yazar-32% İndirim
₺250.00₺170.00Türk milleti istiklalini ya tam olarak kazanacak ya da esaret altına girerek tarihi zilleti yaşama dönemine girecekken; ordunun, milletin, vatanın yüzünü güldürecek, insanımıza fevkalade coşku ve heyecan yaşatacak olan, İstiklalimizin Amentüsü meydana getirilirken, defalarca engellerle karşılaşılmıştır.
Gerek her bir kıtasının ağırlığı gerekse her bir kelimesinin üstlendiği manevi güç karşısında engellerin adları anılmamıştır.
Her bir insanımızın duygu ve düşüncelerine değer katan, hislerine tercüman olan İstiklalimizin Amentüsü Allah Şairi Mehmet Akif Ersoy tarafından Türk ordusuna armağan edilmiş ve Türk illetinin istiklali bulmasında coşkunluk yaşatacak ilkeler manzumesi, dudaklardan marş olarak dökülen İstiklalimizin Amentüsü Türk milletine ilelebet hayat kaynağı olacaktır.-24% İndirim
₺250.00₺190.00Okuduğunuz kitabı kaleme almak, yıllarca kafamı meşgul eden bir konuydu.
Nasıl bir şey olmalıydı?
Yazmak istediğimi kızım Devrim ve oğlum Deniz’ söyledim. Birkaç yıl sonra da yeğenim Eren ile paylaştım. Yazmak istediğim konu başlıklarını anlattığımda her üçü de “Mutlaka yazmalısın, bu bilgiler kalıcı olmalı.’’ dediler.
Nereden başlamalıydım?
Amacım ailemin kuruluş tarihini anlatmak değildi tabii ki. Sözlü anlatılarla bilinen, 1840’lı yıllardan başlayan gerçek tarihi, toplumsal yaşam üzerinden anlatmaya çalışmaktı. Üçüncü kuşak, ikinci kuşaktan öğrendiklerini noksansız biliyordu ve kitaptaki anlatılar bunların üzerine inşa edildi.
1789 Fransız Devrimi ile başlamamın nedeni ise; devrimin Dünya’da ve özellikle Osmanlı toplumunda yarattığı değişimin, yine toplumsal hayat üzerinden değerlendirilmesi ve analiz edilmesidir. Daha sonraki bölümlerde de çokça analizlerin yapıldığı okuyucuların dikkatlerinden kaçmayacaktır. Benim için önemli olan eleştiriler, değişim ve dönüşümden yana olanların yaptığı eleştirilerdir.-30% İndirim
₺250.00₺175.00Karadeniz’in acısı, neşesi, aşkı, öfkesi bu kitapta
“KAPIDAN ÖMÜR GEÇER” OKURLARIYLA BULUŞUYOR
“İnsan da zaman gibi konup, göçüp gidiyor /
Anılar roman gibi bir oku ki ne diyor?”
Araştırmacı Hızır Canbaz’ın ilk kitabı “Kapıdan Ömür Geçer”, okurlarını bekliyor. Hemşinlilerin aşklarını, hasretlerini, acılarını, neşelerini, horonlarını anlatan kitap, yöre insanının destanlarını, atışmalarını, türkülerini gelecek kuşaklara aktaracak bir belge aynı zamanda.
“Söz uçar, yazı kalır” demiş atalarımız. İnsanlık tarihinin böylesi ilerleyebilmesinin en temel nedeni, kuşkusuz yazı. Onun sayesinde bilgilerin, kültürün kuşaktan kuşağa aktarılabilmesi. Araştırmacı Hızır Canbaz’ın “Kapıdan Ömür Geçer” adlı ilk kitabı da Hemşin tarihinin yıllara meydan okumasını sağlıyor. 40 yıllık bir emeğin sonucu olan kitap, Hemşinlilerin aşklarını, kavgalarını, acılarını, neşelerini, horonlarını, dün ve bugünlerini anlatıyor. Üstelik yine Hemşinlilerin meşhur atışmaları, türküleri, ağıtları, destanları üzerinden.
TÜRKÜLERLE, DESTANLARLA BÜYÜDÜM
Hızır Canbaz, türkülere meraklı bir Hemşinli. Hemşin kültürüne ait eserleri biriktirmeye çocukluğundan başlıyor. Canbaz, “Henüz yedi yaşındaydım. Çamlıhemşin Kale Köyü’nde ot biçim zamanıydı. Sesleri birbirleriyle uyumlu olan kadınlar eşleşmiş, karşılıklı türkü söylüyorlardı. Sanki bir senfoni olmuştu. Sevdayı, hasreti, Hemşin’deki hayatı anlatıyorlardı. Her bir dörtlüğün yaşamda karşılığı vardı, sözler derindi. Yedi yaşımda işittiğim bu dörtlüklere, atma türkülere, destanlara duyduğum merak da benimle birlikte büyüdü” diyor.
40 YILLIK BİR ÇALIŞMANIN ESERİ
Hızır Canbaz, duyduklarını, dinlediklerini ölümsüzleştirmek için belleğine kazımakla kalmayıp kâğıtlara döküyor. Kitap için yaptığı çalışmayı ise, “Hemşin’in cefakâr ve fedakâr kadınlarından, erkeklerinden hikâyeler dinledim. Söyledikleri türkülere kulak verdim. Kimisi kavuşamadığı sevdasını, kimisi genç yaşta kaybettiği çocuğunu, kimisi öfkesini, kimisi mutluluğunu kimisi de kederini bu türkülerle dile getirdi. Çoğu da anılarıyla beraber bu dünyadan göçüp gitti. Ben de istedim ki bu türküleri, destanları herkes duysun, sadece belleğimizde kalmasın. Aflarına sığınarak kitaba kendi yüreğimden dökülenleri de koydum” diyerek anlatıyor son sözü Hemşin’den yankılanan bir mısraya bırakırken:
“İnsan da zaman gibi konup, göçüp gidiyor /
Anılar roman gibi bir oku ki ne diyor?”
Kitaba, internetten ulaşabilirsiniz.
—-
HIZIR CANBAZ
1964 yılında Rize’nin Pazar ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Pazar’da tamamladı. 1984-1988 yıllarında Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nden kimyager olarak mezun oldu. Ambalaj sektöründe serbest olarak çalışmakta.
Pazar Lisesi, Atatürk Üniversitesi, Ankara Kale Derneği, İstanbul Hemşin Derneği, İstanbul Çayeli Derneği, İstanbul Pazarlılar Derneği ve Marmara Üniversitesi’nde tulumla halk oyunları ekiplerini çalıştırdı. 1983 yılından beri Hemşin yöresinin türkü, destan ve atma türkülerini topluyor. Aynı zamanda kendisi de türkü yazıyor.
2016 yılında Kalan Müzik’ten “Varoşun Çiçekleri”, 2018 yılında Cinan Müzik’ten “Yessir O Gözleruna”, 2021’de de “İkbal” albümlerini çıkardı. Rıdvan Yılmaz’la “İşte Tulum İşte Horon”, Remzi Bekâr’la “ Yine Şanlandı Tulum” Mahmut Turan’la “Karadeniz Ezgileri” albümlerinde birlikte çalıştı. MESAM üyesi.-33% İndirim
₺300.00₺200.00Karaisalı’dan Destancı Âşık Ali Durna ve Dedesi
2024 yılının Eylül başlarında Ankara’dan Adana’ya gittik. Adana’dayken bir iki kez gitmeye karar verdik. Fakat birtakım engeller mani oldu. Ha bugün, ha yarın derken, nihayet 14 Ekim 2024 tarihinde fotoğrafçı dostumuz, hemşerimiz, o toprakların insanı Hüseyin Kuşdemirle birlikte Kuşçusofulu’ya ulaştık. Sonuçta sabırla koruk helva oldu. Âşık Ali Durna’yı kitaplaştırmak için tüm dokümanlarını alarak, yıllardır içimdeki ukdeyi gerçekleştirmenin de ilk adımını atmış olduk. Âşık Ali Durna’yı Çukurova’nın kurtuluşunda görev alan dedesi Abdullah Durna’nın Kurtuluş Savaşı hatıralarıyla birlikte yayınlayarak sizlerle buluşturduk. Çok mutluyum. Hayırlı olsun.-33% İndirim
₺400.00₺270.00Ben Karapınarlıyım…
İnsanların doğdukları ve doydukları yerlere minnet duymaları ve memleketlerine olan gönül borçlarını bir şekilde ödemeleri gerektiğine inanırım.
Gelecek, geçmiş üzerine kurulur. Geçmişle gelecek arasında köprü kurmak bizlerin asli görevi olmalıdır. Bu çalışma böyle bir düşüncenin ürünüdür.
Kuşaklararası iletişim, anlatım ve anlayış eksikliklerini gidermek, eski ile yeniyi kaynaştırmak, genç nesil ile atalarının irtibatını koparmamak, köyde yaşayan ile şehre göç edenin birbirini anlamalarını sağlamak; geçmiş âdet, gelenek ve göreneklerle yeni yaşam tarzını harman etmek, kırsal yaşamın gerekleri olan tarım ve çiftçilik hayatı ile modern hayatın bütünleşmesine katkıda bulunmak temel amacımdır.
-30% İndirim
₺250.00₺175.00Anadolu’nun Ticari başkenti sayılan Kayseri, tarihi gelişim sürecinde sayısız medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Cumhuriyet döneminde, faaliyete geçen sanayi kuruluşları, çevre illerin olduğu gibi şehrimizin de hayat damarlarını beslemiştir. Bunların arasında 1955 yılında faaliyete geçen, Kayseri Şeker Fabrikası, önemli bir yer tutmaktadır. Şu anda Kocasinan İlçesi sınırları içerisinde olan Kayseri Şeker Fabrikası öz sermayesi ve kendisine bağlı bölgeleri ile ülkemizin ekonomisine önemli katkılar vermektedir, Şeker Fabrikasının kuzeyinde bulunan Keykubat gölü ile tarihi İpek Yolu üzerinde olması hasebiyle bölgeden geçen sayısız kervanlara konaklık etmiştir. Ayrıca bu dönemde Selçuklu Hükümdarı Alaattin Keykubat’a ev sahipliği yaparak tarihi vasfını zenginleştirmiştir…
-28% İndirim
₺390.00₺280.00Başta Sayın Mehmet Bayraklı Bey olmak üzere yönetim kurulu üyelerimiz ziraat teşkilatımızın organize ettiği toplantılarda pancar ekicilerimizin dilek ve temennilerini dinleyerek çiftçilerimizden gelen yeni talepler ile üreticilerimize hizmet akış yelpazesini daha da genişlettiler. Çiftçilerimize hizmet akış yelpazesi genişletilirken Kayseri Şeker Fabrikasının günlük pancar işleme kapasitesinin artırılmasıyla da üreticilerimiz ve Fabrika daha da kazançlı bir hale geldi. 1992’li yıllarda batık ve iflas etmiş denilen Kayseri Şeker Fabrikası, Sayın Mehmet Bayraklı ve yönetimdeki arkadaşları Lüfü Yüksel, Mehmet Çelikadam, Fikret Taflıoğlu beylerin gayretleri sonucu özerkleşmesi ve sonrası kampanyalarını kâr ile kapatırken üreticilerimiz de daha fazla kazanır oldular.
Daha önce Kayseri şeker Fabrikasına batık ve iflas etmiş bir fabrika gözüyle bakan Türkşeker’e bağlı yakın fabrika bölge çiftçileri, Kayseri Şekerdeki gelişmeleri gördükçe Kayseri Şeker çiftçilerine, imrenerek yöneticilerini sıkıştırmaya başladılar.
Değerli kardeşim Ziya Şahin’in hazırlamış olduğu bu belgesel ile Kayseri Şeker’in hangi aşamalardan geçtiğinin bilinmesinde fayda var. Elbette Hafızayı Beşer nisyan ile maluldür (İnsan hafızası unutma özürlüdür) Maalesef toplum hafızası unutkan olduğu için altı aydan öncesini hatırlamaz. Zorlu zamanlarda yaşananların toplumumuza hatırlatılması, ortaya emek ve hizmet koyan fedakar insanlara karşı toplumumuzun minnet borcudur.
– – –
Ulu Önderimiz, En Büyük Kooperatifçimiz Sevgili Atatürk’ümüz,
Kutsal bir vatan ve vicdan görevi şuuruyla kurulup geliştirilen Pancar Kooperatiflerinin üst birliği Pankobirlik olarak huzurunda bulunmanın engin hazzı ve gururu içindeyiz. Yaradılışından gelen deha ve ileri görüşünün eseri olan veciz buyrukların, bizler için daima gerçek bir rehber ve hedef olarak telakki edilmiştir. Zeka ve becerilerimizi birleştirerek; “Özgürlük ve refah” olarak nitelediğin kooperatifçiliğimizi ve milli ekonomimizin temeli olan ziraatımızı geliştirip, gerçek üretici olan köylümüzü layık gördüğün efendiliğe yüceltmenin özverili gayreti içindeyiz.
Pankobirlik; Yüce Ulusumuzu çağdaş medeniyet seviyesine taşımak için, gösterdiğin hedefler ve çizdiğin yolda daima ısrarlı ve kararlı olacaktır. Pankobirlik’te görevi yeni devralan ekip olarak; tüm yurt sathında temsil ettiğimiz 1,5 milyon pancar çiftçi ailesi adına en samimi şükran ve tazim duygularımızı arz ediyoruz.14 Şubat 1996
Mehmet BAYRAKLI
Pankobirlik Yönetim Kurulu Başkanı