Araştırma
Filters
Done-34% İndirim
₺220.00₺145.00Evrim bugün için onlarca bilim dalı tarafından gözlemlenen bir gerçekliktir, artık. Dolayısıyla ilk insanlar çocukluk seviyesinde yaşadıkları ve soyut değerleri idrak etmedikleri için; putperestlik yani her bir kabilenin somut bir putu var olmuştur. Bu ise o dönem için yanlış değil idi. (İbn Arabi) Çünkü bu doğal fakat ilkel inançlar, insanları göreceli olarak birliğe, aidiyete ve yine göreceli olarak rekabete sevk ettiği gibi; o inanç duygusu sayesinde bilim ve medeniyet gibi birçok soyut kavram da öğreniliyordu.
Tevrat’ta (Tekvin, 6/8) ve Kur’an’da (4/163) görüldüğü gibi; ilk semavi din, Nuh dönemi ile başlıyor. Din gelince artık bölünmeye sebep olan kabile ve klanlara mahsus putlar yerine herkesin taptığı manasına gelen Elohim kelimesi kullanılmaya başlandı. Elo tapılan demektir; him de herkes demektir. İkisi beraber Herkesin Tanrısı manasına gelir. Yani kelime çoğul edatı almış değildir; herkesin taptığı manasına gelen isim tamlamasıdır. Kitab-ı Mukaddes çevirmenleri bu kelimeyi Allah diye çevirseler de Allah kelimesi Elohim kelimesinden daha geniş bir mana ifade eder. Her ne kadar Elo kelimesi ile aynı kökten geliyorsa da Allah kelimesi, kök ve terim olarak sonsuzluk ifade eder. El takısı aldığından normalde Elo manasına gelen İlah kelimesinden daha geniş bir mananın ifadesidir.
Tevrat’ta bu Elohim kelimesinden sonra genellikle Yahwe (Yahuwe) kelimesi geçiyor. Bu kelime Ey O diye çevrilir. Daha doğrusu bunun tam tercümesi, ey ismi olmayan tarzındadır. Çünkü isim, sınırlı olan eşyaya konulan belirti demektir. Allah ise sonsuz olduğundan O’nun ismi olmaz. Dolayısıyla bu kelimenin manası ey sonsuz olan İlah demek olur.
Bu kelimeyi ilk olarak İbrahim kullanmış ise de (Tekvin, 22/14) asıl kullanılışı, Çıkış kitabında başlıyor. Çıkış kitabı ise, Yahudi Milletinin Benî İsrail (dindar-medeni millet) olmasını ve bunun altyapısını anlatan kitaptır. Çıkış İbranicesi: Fısıh gerçek ve tam özgürlük demektir.-30% İndirim
₺180.00₺126.00“Tanrım, çocuğum benden sonra ne olacak?”
Vahiy almışçasına istisnasız, bu soruyu soran engelli çocuk annelerinin; kendine, ailesine, topluma ve dünyaya meydan okuyan; kendini barışa kurban veren birer savaşçıya dönüşeceklerini öğrenecektim. Öğrendim… Hatta en ön saflarda yerimi de aldım.
Kutlu barışa, kutlu varışa ant içmiş; yollara umut ekip diken biçmiş; tüm engelli çocuk annelerine sevgilerimle…-8% İndirim
₺250.00₺230.00Yayınlanmış ‘Hoşgörü 1’ ve ‘Hoşgörü 2’ isimli şiir kitapları bulunan Ahmet Temel, kaleme aldığı eserleriyle okuyucularını derin düşüncelere yönlendirir. Sebahattin Yıldız’ın hayatının anlatıldığı bu eserde, ders verici hikâyeler etkileyici bir dille okuyucuya aktarılmaktadır. Şiirlerinde ve yazılarında kullandığı güzel cümleler, insanın iç dünyasına dokunur ve okuyanları hayal dünyasında gezdirir. Temel’in eserleri, edebiyatseverler tarafından büyük bir ilgi ve beğeniyle okunmakta ve takdir edilmektedir. Şiirlerindeki incelikli anlatımı ve derin temalarıyla okuyucuları duygusal bir yolculuğa çıkarırken, yazılarındaki akıcı üslubu ve zengin içeriğiyle de dikkat çeker. Çalışmaları, sadece güzel kelimelerle değil, aynı zamanda insanın ruhunu derinden etkileyen anlamlarla doludur. Yaratıcı ve etkileyici üslubuyla, okuyucularıyla kalıcı bir bağ kuran Ahmet Temel, evli ve 3 çocuk babasıdır.
***
O yıllarda köyde para adeta hükümsüzdü. Hemen hemen her şey değiş tokuş geleneğiyle olurdu. Her sabah, mahallenin çeşmesinde, ellerinde taze sebzelerle, yumurta ve süt bidonlarıyla buluşan kadınlar, değiş tokuş geleneğinin bereketiyle dolup taşıyordu. Göz kamaştıran manzara, sıcak gülümsemelerle süslenmiş, sözlerdeki samimiyetin değeri, hiçbir madeni parayla ölçülemeyecek kadar yüksekti. Köyümüzün dili, gönüllü alışverişin ve yardımlaşmanın incelikli işaretleriyle doluydu. Her biri binlerce lira değerinde olan ama asla satın alınamayacak kadar kıymetli dostluklarla dokunmuştu.-22% İndirim
₺320.00₺250.0020. yüzyılın en önemli eğitim felsefecisi olarak kabul edilen John Dewey’in Köy Enstitülerine yaptığı bir ziyaret sırasında hayalindeki eğitim kurumlarının Türkiye’de hayata geçirilmiş olduğunu söylemesi önemli bir tespit olarak kabul edilir. Köy enstitüleri yeni kurulmuş olan Cumhuriyetin eğitim seferberliğinde ve köye eğitim götürme arayışında bir dönüm noktası olmuştur. Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirme amacı taşıyan köy enstitüleri, eşine az rastlanır bir anlayışla köylerdeki eğitim ve kalkınma açığına yine köyün içinden yetişen çocuklarla çare olan bir sistem yaratmıştır. Ülke 21 eğitim bölgesine ayrılmış ve bu bölgelerde etrafındaki şehirler için merkez olabilecek yerlere birer köy enstitüsü kurulmuştur. Bu enstitülerden birisi de 1941 yılında Yıldızeli’nde (Sivas) açılmıştı. Bu kitap
Sivas Yıldızeli Pamukpınar Köy Enstitüsünün gururla ve umutla başlayıp hüzünle biten hikâyesidir.-17% İndirim
₺300.00₺250.00Toplumsal düzeni tesis eden kurallardan müteşekkil olan ahlâk sistemi, toplumsal kurumlar içerisinde önemli bir konuma sahiptir. İlgili konumunu tüm toplumlarda koruyarak ve günümüze kadar belirli ilkeler etrafında şekillenerek güçlü etkisini göstermiştir. Söz konusu ilkelerin en önemli menşei olması itibariyle din de toplumsal düzlemde bir ahlâk sistemini ifade etmektedir. Bu bağlamda denilebilir ki din ve ahlâkın bu iç içe doğası, Din Sosyolojisi disiplininin çalışma alanları içinde önemli bir yere sahiptir.
Bu tezde ele alındığı üzere tanınmış edebiyat ve fikir insanı Rasim Özdenören’in din ve ahlâk etkileşimi bağlamında toplumsal etkenler ve aşkın değerler üzerine temellendirdiği “Müslüman Ahlâkı”na yaklaşımı özgün bir değer taşımaktadır. Bu çalışma Özdenören’in din, ahlâk ve toplum ilişkileri bağlamında “Müslüman Ahlâkı”na dair yaklaşımının sunacağı özgün açılım imkânlarını eserlerindeki anlatımları üzerinden sosyolojik yansımalarıyla deskriptif olarak tespit edebilme ve anlama gayesi etrafında şekillenmektedir. Bu gaye ile Din Sosyolojisi literatürüne mütevazi bir katkı hedeflenmektedir.-34% İndirim
₺180.00₺118.00Bu kitap Resul Rıza’nın, Bahtiyar Vahapzade ve Kasım Kasımzade ile 1959 yılında Kerkük’e yapmış olduğu ziyaret sonrası professor Gazanfer Paşayevle ortaklaşa çıkarılan “Kerkük Bayatıları” (1968) kitapının ön sözü olarak yer almışdır. Şairin “Uzak ellerin yakın töhfeleri” adlı yazısı 1969 yılında Bağdatta çıkan “Kardeşlik” dergisinin 6 sayında çap olunmuştur.
Kerküklü yazar Dr. Şemsettin Küzeci bu yazını yeni Türkçeyle Resul Rızanın Kerkükle bağlı başka şiirleri ve hakkında yazılardan örnekler vererek, kitap haline getirmiştir.
-33% İndirim
₺450.00₺300.00Usûl-i müsellemedendir ki (kabul edilmiş kurallardan biri de): Şerr-i cüz’î (küçük kötülük) için hayr-ı kesiri (büyük yararı) tazammun eden emri (içeren bir işi) terk etmek, şerr-i kesiri (büyük kötülüğü) işlemek demektir. Ehvenü’ş-şerri (daha az zararlıyı) ihtiyar etmek (seçmek) elzemdir (çok lazımdır.).
Evet, eski hikmetin (Antik felsefe ve bilimin) hayrı az, hurafatı (temelsiz bilgileri) çok, ezhan (zihinler) istidadsız (hazırlıksız), efkâr taklid ile mukayyed (düşünceler körü körüne uymakla kilitli), cehil avamda hükümferma (cehalet halkta egemen) olduklarından, selef (Öncü Alimler) bir derece hikmetten nehyettiler (o felsefeyi yasakladılar.).
Fakat şimdiki hikmet (fen bilimleri), ona nispeten maddî cihetinde hayrı çok, yalanı az; efkâr (düşünceler) dahi hür (özgür), marifet (eğitim) hükümfermadır (egemendir). Zaten her zamanın bir hükmü (yargısı) olmak gerektir.
[İşte Bediüzzaman’ın asıl Epistemolojisi ve bilgi felsefesi budur. Kendisi ancak 1920’lere kadar bilimleri takip ettiğinden ve ondan sonra başta Astro-fizik, DNA, Beyin yapısı ve Yazılım olmak üzere yüzlerce bilimsel gelişme olduğundan onun kitaplarını bu terazi ile tartmak lazımdır. Ehl-i ilmi özellikle ehl-i fen ve tabipleri, Risalelerinden ve İslam’ın temel konularından soğutmamak gerekir. Yoksa o da Risaleleri de zaman nehri içinde kaybolup gideceklerdir.
Bir Not: Hikmet Osmanlıcada dört manaya geliyor. 1) Allah’ın hikmet ismi yani her şeyi bilimlere uygun ve yararlarla donanmış olarak yaratması. 2) Felsefe. 3)Fen bilimleri. 4) ve Yarar. Felsefe ve bilimler, varlıkların yararlarını ve bilimsel yönlerini araştırdığı için o ismi almışlardır. Felsefe kelimesi Yunanca olup, hikmet sevgisi demektir.]****
İnsanlık soyut değerleri bildiğinden beri din-bilim savaşı başka bir deyimle üst korteks ile bilinçaltı yani akıl ve kalp çatışması hep var olmuştur. Fakat son iki yüzyıl içinde bu din-bilim çatışması onlarca alana taşındı. Ve dünya çapında milyonlarca kitap ve yayın ile bütün her yeri sardı.
Bu Muhakemat kitabı, birkaç eksiği olmakla beraber, 114 yıl önce yazılıp yayınlandığı halde bu sahada en ciddi ve en yararlı bir çalışmadır. Maalesef gerek Kilise ve gerek Diyanet bundan başka bir çözüm bulmuş değiller. Bu kitap Diyanet tarafından da yayınlandı. Ama kitap çok zor ve dili, 120 yıl önceki dil olduğundan ve 114 yıl önce bilimler çok gelişmediğinden istifade tam olmuyor. Onun için Şerh ve izah ile tam tekmil ve ekleri ile beraber siz değerli okuyucularımla paylaşıyorum.
Umarım tam dengeli, mutlu ve ilmi bir hayata altyapı olur.-31% İndirim
₺175.00₺120.00Tarihin seyri seferinde milletler arenasında yer alan uluslar kendi kahramanlarını yetiştirerek cemiyet hayatına sunmuşlardır. Bunların ulus devlet anlayışıyla gelecek nesillerin istifadesine sunulması tarih bilincinin gelişmesine ve yerleşmesine katkıda bulunacaktır. Bu vesileyle bağımsızlığın ilk günlerinde Azerbaycan Devleti kamu düzeninin sağlanması ve adli sistemin tam manasıyla işlerlik kazanabilmesi için Şemşir Aliyev gibi kahramanları görevlendirmiştir. Bu görevlendirmenin adı Şahlaroğlu Şemşir Aliyev Beydir. Kendisi Azerbaycan’ın, Sovyetlerden Birliğinden ayrılarak bağımsızlığını kazanmasından sonra göreve gelen ilk müstakil başsavcısıdır. En büyük talihsizliği mesleğinin ilk yıllarında Sovyetlerden kalma hantal bürokrasi ve suç örgütleriyle uğraşmak zorunda kalması olmuştur.
Şemşir Aliyev Beyin içinde bulunduğu şartlar namüsait olsa bile kendisi son derece gözü kara vatansever birisidir. Mübarek vatan toprağına çöreklenen suç örgütlerini temizlemek ve adaleti hâkim kılmak için taşın altına elini değil gövdesini koymuştur. Daha anlaşılır bir ifadeyle; “Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe” demiştir. Kahraman Savcı Şemşir Aliyev Bey de yeni kurulan Bağımsız Azerbaycan Devletinin tarih sahnesinde yerini alarak ebediyen payidar olması için her türlü tehlikeyi göze almış. “Devleti Ebed Müddet Ülküsü”ne bağlı kalarak mafya vari suç örgütlerinin karşısına çıkmıştır. Gözünü daldan budaktan esirgemeyen kahraman savcımız, önce vatan parolası ile çıktığı yolda maalesef menfur bir suikast sonucu şahadet şerbetini içerek makamların en yücesine yürümüştür.
ZİYA ŞAHİN
-25% İndirim
₺220.00₺165.00Bu kitabın konusu Selçuklu-Haçlı münasebetleri olup, 1097-1192 yılları arasını kapsamaktadır. Haçlı seferlerinin ilk ve en büyük sebebi Anadolu Selçukluları olup, Haçlı ordularına karşı en büyük mücadeleyi de Anadolu Selçukluları’nın verdiği apaçık tarihi bir gerçektir. 1097 tarihi İznik kuşatmasına odaklanılarak, 1192 tarihi de Kılıcarslan II’nin ölüm tarihi esas alınarak yazıldı. 1192 tarihinden sonra Birinci Dünya Savaşı’na kadar hiçbir Haçlı Ordusu Anadolu’ya ayak basamadı. Diğer yandan Haçlı Seferlerine bu açıdan bakan bir çalışma bulunmamaktadır.
-20% İndirim
₺250.00₺200.00Az gittik uz gittik. Karaisalı’nın Söğütlü köyünden Destancı Âşık Ali’ye rastladık. Biz delikanlı iken o Adana sokaklarında; Karaisalı kazam Söğütlü köyüm. Bu ülkede böyle âşık bulunmaz diyerek destan satıyordu. (Eskiden Karaisalı’ya bağlı olan Söğütlü köyü şimdi Adana ilinin Çukurova ilçesine bağladır.) Destancı Âşık Ali’yi 1960 – 1970’li yıllarda tanımıştım. Onu derleyip toparlamak içimde hep bir ukde idi. Bu amacım 19 Ağustos 1994 tarihinde gerçekleşti. Uzun bir müddet sağ mı ölümü olduğunu tespit etmeye çalıştık. Adana’da Karabucak Camii karşısındaki hemşerimiz Berber Sait’ten (Ünal) sağ olduğunu, Tellidere mevkiinde uyduruk bir barakada manavlık yaptığını öğrendik. Berber Sait ile birlikte adı geçen tarih ve mevkide Âşık Ali Şahin’i bulduk. Bir hayli yıpranmış değneksiz yürüyemiyor. Gözleri de iyi görmüyordu. Buna rağmen çalışmayı bırakmayan yorgun âşık, başkalarına muhtaç olmayacak kadar iaşesini temin etmekle meşguldü.
Yıllardan sonra onu kitaplaştırmanın sevinci var üstümde. Bin rahmet olsun Destancı Âşık Ali. İnsanlık var oldukça sen de var olacak. Destanlarınla ilelebet yaşayacaksın.-19% İndirim
₺185.00₺150.00Alevilik, Ali ve On İki İmam’ın inançlarını aktarmış oldukları düşünülen Hacı Bektaş-i Veli’nin gizemli Alevi İslami öğretilerini takip eden yerel bir İslami gelenektir. Alevi inançlarını aktaranlar ‘dede’ isimli din adamlarıdır. İslam’ın altı iman esası kabul edilse de, yorumlamada öbür mezheplerle farklılıklar içerir. Alevi inançları, Türklere özgü yerel bir dünya görüşüyle bütünleştirilerek İslam’ın yerleşik kurallarına aykırı bir yorumuna yol açmıştır.
Alevilik, Caferiyye Şiilik’i ile ortak noktalara sahip olan bir yoldur. Şiilik’in bu kolu, Hakk-Muhammed-Ali üçlemesiyle Ehl-i Beyt ve On İki İmamlara önem verir.
-24% İndirim
₺185.00₺140.00Büyük zahmetler verilerek hazırlanmış ülke siyasi olaylarını anlatan bu kitabı başarılı buldum. Başarılarının devamını diliyorum sevgili Erdem yoldaşım.
ÖZGÜR ÖZELGenç kardeşim yazar Erdem Uygur’un siyasete bakış açısını bu kitapta görmek gerçekten biz siyasetçiler için çok değerli.
KEMAL KILIÇDAROĞLUBu kitaba emek veren değerli yazarımız Erdem Uygur’u kutlar, başarılarının devamını dilerim.
MURAT KARAYALÇINSevgili kardeşim Erdem Uygur’un bu aydınlatan, eğiten, öğreten kitabından çok yararlanacağız. Başarılarının devamını diliyorum.
HİKMET ÇETİN-33% İndirim
₺495.00₺330.00Symbol and Language Logic: Language is an active and practiced emotion that connects parts of the human inner world. Language is a psychogenetic bond of interest and love that binds family members together. Therefore, apart from normal words, even accent and sound form are passed on to the next generations. Language is a sharia that makes society orderly and healthy in almost every field. It too has rules, prohibitions, beautiful aspects and even miracles.
Language is like flying messengers that take people to the other worlds, the unseen, the essence of things and their archetypes. For this last miracle and skill, the language uses symbols, metaphors and story forms that dramatize events in every field, especially in religious matters.
The real source of this interpretation of the Torah is this linguistic logic. For example, the expression “And Allah saw this situation as beautiful and it became a day and a night” in Chapter 1 is a very simple but wonderful expression that “beautiful and solid things are selected and continued over the period of time and the rotten parts are eliminated” in nature and the universe. He even explains it to the public with his style. If the mullahs and priests did not see the meaning of the words as an insurmountable reality, the people could always understand from that text a spiritual and scientific meaning similar to the meaning above.
The intellectual world (the West and Egypt) mummifies their religious knowledge, their Jacob and Joseph (spirituality and religion) and is content with his flesh and bones. Mullahs and rabbis are content with words that have become meaningless over time. But the Bedouin and pure people bury their dead in the ground. They continue their lives with his religious practices, his voice and his knowledge.
Most religious fights arise from this different way of perception, and most of the problems arise from this.
The Logic of Religion: Religion; although it means faith practices, it is said that Religion is sincerity, since these practices are a measure of sincerity. There are verses and hadiths that say, “Religion is advice, that is, sincerity.”
After sincerity, the importance of words and shapes becomes secondary. Therefore, a true Torah believer must also believe in the Bible and the Quran after understanding them thoroughly. Because they all have the same essence and purpose. Can you love one piece of gold and not love the same amount of another?
Ancient people had holiness, otherworldliness, and therefore sincerity. Their wars with each other stemmed not from insincerity but from narrow-mindedness. However, the people of this century love their own ego, not God, and always want to be praised, no matter how religious they appear to be. They attribute the basic perfect qualities of Allah to themselves. Because the way of their perception is concrete. Because the soul, which only perceives the concrete, has been agitated a lot in this century.
A person with such a psychology cannot easily believe in sacred religious texts. Even if he believes it, he clings to it by saying, “This book is our national culture, it is a heirloom from our ancestors.” And, as if on a team, he begins to criticize other holy books. Such a type is not religious; he is just a nationalist.-33% İndirim
₺300.00₺200.00Bu çalışma, Türkiye Cumhuriyeti’nde 1925 – 1952 yılları arasında kamu ve özel sektör tarafından gerçekleştirilen uçak üretim faaliyetlerini ve ülkenin havacılık alanındaki gelişimini değerlendirmektedir. Çalışma, uçak üretim teknolojisinin, uçak teknolojisinin ve havacılık eğitiminin gelişim sürecini ortaya koyması bakımından önemlidir.
Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde yurt savunmasında dışarıdan temin edilen uçaklar kullanılmış, ancak uçak ve yedek parça temininde sıkıntılar çekilmiştir. Bu nedenle Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte havacılık alanında dönemin teknolojik gelişimine uygun uçaklar imal etmek için çalışmalar başlatılmıştır. Bu çerçevede, 1926 yılında açılan Tayyare Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ), TOMTAŞ’ın kapanmasından sonra 1931 yılında açılan Kayseri Tayyare Fabrikası ve Eskişehir Tayyare Fabrikası Türk Hava Kurumu tarafından 1939 yılında kurulan Etimesgut Uçak Fabrikası ve 1944 yılında kurulan Gazi Uçak Motor Fabrikası ile özel sektör tarafından, 1930 yılında kurulan Vecihi Hürkuş Uçak İmalathanesi ve 1936 yılında kurulan Nuri Demirağ Uçak Fabrikası’nın üretim faaliyetleri değerlendirilmiştir.
1925 – 1952 yılları arasında gerçekleştirilen uçak üretim faaliyetleri, Türk havacılığında uçak üretim sanayiinin gelişimine, havacılık teknolojisinin gelişimine, havacılık eğitim faaliyetlerinin gelişimine, kalifiye personelin yetiştirilmesine, motor ve yedek parça üretim sektörünün gelişimine zemin hazırlamıştır. Dolayısıyla havacılık sanayiinin Türkiye’deki gelişimi açısından bu dönemde yapılan çalışmalar büyük önem taşımaktadır.-35% İndirim
₺400.00₺260.00◘Tarım neden meşakkatli bir faaliyettir?
◘Tarım politikalarını belirleyen faktörler nelerdir?
◘Tarımda kendine yeterlilik kavramından ne anlaşılmalıdır?
◘1929 Dünya Ekonomik Buhranı’nda tarım ürünlerinin fiyatı düşerken İkinci Dünya Savaşı’nda neden yükselmiştir?
◘Gıda fiyatlarını her dönem tartışma konusu yapan faktörler nelerdir?
◘Toprak reformu ner anlama gelmektedir ve tarımda her düzenleme neden reform niteliği taşır?
◘Osmanlı’nın mirası Türkiye’de tarımı nasıl etkilemiştir?
◘Tarımda özelleştirme ve kooperatifleşmenin sonuçları neler olmuştur?
Yazar, Türkiye’nin ilk yüzyılında politik ve ekonomik gelişmelerin tarımın yönetimine olan etkisini akademik ve profesyonel bir yaklaşımla analiz ederek yukarıda sıralanan sorulara cevaplar üretmektedir.