Oyunun kahramanı Gazanfar öğretmen çok asil, hümanist, cömert ve örnek bir öğretmen olarak okuyucuya sunulmaktadır.
Her bir sanat eseri, birincil kaynağını, “yiyeceğini” yaşamdan, gerçek insanlardan ve olaylardan alır ve ardından sanatçı, bunları hayal gücü, figüratif düşünce ürünü ile parlatır ve mükemmelleştirir ve okurlara sanatsal imgeler sisteminde ilham verir.
Ramiz Abdullayev’in “Öğretmen” piyesinin teması gerçek hayattan alınmıştır. Oyundaki olaylar gerçek hayatta gerçekleşir…
***
Eserin adı “99 kardeş”. Muhtemelen dünyada hiç kimsenin 99 kardeşi yoktu. Fakat Ramiz çocukken ne istedikleri soruldu ve 99 kardeş ve küçük bir kasaba istediğini söyledi.
Çalışmanın bir noktasında Ramiz (el hareketi ile) “Tanrı’mın 99 ismi var, bu yüzden öyle olmasını istedim” diyor.
Ramiz’in babası Natik, oğlunun dileğini yerine getirmek için Tanrı’nın, oğlu gibi dünyanın farklı yerlerinde yaşayan 99 dilsiz ve sağır çocuğu toplamasına, onlara bakıp onları büyütmesine izin vermesi için dua ediyor. Tanrı onlara rızık versin ve kutsasın. Profesör Nazım Bey’in yetiştirilmesi ve eğitimi, Natik ve kardeşi Muhammed’in yardımı ile Meryem Ana’nın şefkati Ramiz gibi 99 mükemmel kardeş topluluğuna sunulmaktadır…
Kitap, 20. yüzyılda yeni bir insan kültürü alanı olarak ortaya çıktı ve dünyanın önde gelen radyo istasyonlarının programlarında hâlâ güçlü bir yer tutan radyo tiyatrosunun özelliklerine adanmıştır. Yazar, radyo performanslarının dramatik yapısından, anlatım araçlarından, dil ve üsluptan, sanatsal ve estetik sorunlardan, oyuncuların ve yönetmenlerin işlerinin özünden, dinleyicinin hayal gücündeki sesler aracılığıyla benzersiz sahneler ve görüntüler yaratabileceklerinden bahsetti.
Kitap, tiyatro, radyo ve televizyonun sorunlarıyla ilgilenenler, bu alanda çalışan profesyoneller ve görsel-işitsel sanat üzerine çalışan öğrenciler için faydalı bir kaynak olarak değerlendirilebilir.
Tam bir Rönesans sanatçısı olan Shakespeare yanlızca İngiltere’nin değil, aynı zamanda dünya tarihinin en büyük oyun yazarı olarak geniş çevreler tarafından değerlendirilir. 1564-1616 yılları arasında yaşayan William Shakespeare, dönemin İngiltere kraliçesi 1. Elizabeth’in de parasal desteğiyle kırka yakın tarihi, komedi, trajedi ve romantik oyunlar yazmıştır. Shakespeare oyunlarıyla öne çıkan bir sanatçı olsa da, yaşamı boyunca 154 adet sone yazmıştır. Sone de ka iyeli 14 dizeden oluşan batı edebiyatı şiir biçimidir. William Shakespeare’in soneleri ise çoğunlukla “abab cdcd efef gg” ka iye düzeniyle yazılmış, konuları da insan, yaşam, ölüm, kıskançlık, karşılıksız aşk, zorunlu sevgi ve doğa gibi temalar içerir.
Dil Öğreniminde Devrim
Okuma Zevkinin Uçarı Kitabı
Bu iki kitapta Türkçenin İngilizceyle dansına şahit olacaksınız.
Türkçe İngilizce Fable iki kitaplık en kolay, en hızlı dil öğretim kitap setidir. İçinde toplam 97 adet Türkçe-İngilizce Fable (masalsı küçük kısa hikâyeler) vardır.
*Önce kitaptaki Türkçe kısa hikâyeyi okuyun, ne demek istediğini aklınızda tutun, gerekirse Türkçesini iki üç kere okuyun, Türkçe hikâyenin konusunu tam anlayın.
Sonra yavaş yavaş sözlük yardımı almadan, Türkçesine bakmadan İngilizcesini okuyup sökmeye çalışın.
Göreceksiniz, kitap bittiğinde sözlükten ve dışarıdan yardım almadan İngilizceyi okuyup yazar olacaksınız.
*Anadili İngilizce olan biri de Türkçeyi öğrenmek isterse aynı yöntemle kitaptaki kısa hikâyelerin önce İngilizcesini okuyup aklında tutarak Türkçesini sökmeye çalışırsa sözlük ve dışarıdan yardım almadan Türkçeyi öğrenebilir.
Dil Öğreniminde Devrim
Okuma Zevkinin Uçarı Kitabı
Bu iki kitapta Türkçenin İngilizceyle dansına şahit olacaksınız.
Türkçe İngilizce Fable iki kitaplık en kolay, en hızlı dil öğretim kitap setidir. İçinde toplam 97 adet Türkçe-İngilizce Fable (masalsı küçük kısa hikâyeler) vardır.
*Önce kitaptaki Türkçe kısa hikâyeyi okuyun, ne demek istediğini aklınızda tutun, gerekirse Türkçesini iki üç kere okuyun, Türkçe hikâyenin konusunu tam anlayın.
Sonra yavaş yavaş sözlük yardımı almadan, Türkçesine bakmadan İngilizcesini okuyup sökmeye çalışın.
Göreceksiniz, kitap bittiğinde sözlükten ve dışarıdan yardım almadan İngilizceyi okuyup yazar olacaksınız.
*Anadili İngilizce olan biri de Türkçeyi öğrenmek isterse aynı yöntemle kitaptaki kısa hikâyelerin önce İngilizcesini okuyup aklında tutarak Türkçesini sökmeye çalışırsa sözlük ve dışarıdan yardım almadan Türkçeyi öğrenebilir.
1920’ler ve 1930’lar, Türkoloji düşünce tarihinde özel bir dönemdir. Bu aşamada Birinci Türkoloji Kongresi, Türkologları bir araya getiren, Türkoloji araştırmalarını saflaştıran ve Türkoloji alanında gelecekteki çalışmaların yönünü belirleyen prestijli bir etkinlikti. Kitap, Birinci Türkoloji Kongresi arifesinde Türkoloji düşüncesinin amaç ve amacını incelemektedir. Samad Ağamalıoğlu’nun yeni alfabesi, milleti, İslami değerleri, Doğu meselesi, Türk halkları vb. sorunlar hakkındaki görüşler analiz edilir. Aynı zamanda Samad Ağamalıoğlu ile Mehmet Emin Yurdakul’un Türkoloji düşünceleri arasındaki farklılıklar karşılaştırılarak Türkoloji düşüncesinin gelişiminde hizmetlerinin önemli noktalarına geniş yer verilmiştir. Ayrıca 1924 yılında Kırım ve Türkistan’da yeni bir alfabe mücadelesinde yaşanan olaylar incelenir. Halid Said Hocayev, Veli Khuluflu, Fuad Köprülüzade, Alibey Hüseynzade ve diğerlerinin yeni alfabe hakkındaki görüşleri ve tutumları araştırılıyor. Birinci Türkoloji Kongresi arifesinde Halid Said Hocayev, Celil Memmedguluzadeh, oynadığı role ve tarihi hizmete ve bundan sonraki dönemde de Türkoloji düşüncesinin gelişmesine büyük önem verilmektedir.
BOOMERANG
Karabağ savaşında cesaret gösteren Azerbaycan askerlerine adanmıştır.
Sanam’ın kocası Nasir, yirmi iki yıl önce savaşta kayboldu. Acı çeken genç anne tek çocuğunu tek başına büyüttü. Kiralık bir evde yaşamasına rağmen kızına iyi bir eğitim alabilmek için çok çalıştı. Şafağı beyaz bir elbise içinde – doktor kılığında – görmek Sanam’ın hayattaki en büyük hayaliydi.
Artık geceleri hastanede çalışan ve gündüzleri tıp fakültesinde okuyan kızı, her seferinde aynanın karşısında giyiniyor – Sanam’ın büyükanne olma hayali geçiyordu. Bu yüzden kapısına gelen ilk haberciye “evet” dedi.
***
SARI YAPRAKLAR
Ünlü Letonyalı besteci Raymond Paulsa’ya ve bunu Riga’da yaşayan eski tanıdıklara ithaf ediyorum
Sabah erkenden Vilnis’in tek odalı dairesinin kapısı hızla açıldı. Sese uyandı ve kendini yatakta yalnız görünce çabucak kalktı ve yarı çıplak pencereye yaklaştı. Binanın avlusuna park etmiş bir servis arabası Christina yı almaya geldi. Sarışın asker-şoför arabanın arka kapısını açıp onu kibarca oturmaya davet ettiğinde Christina bir an durakladı ve sağ omzunun üzerinden pencereye baktı. Vilnis tek kanadı açılmış pencereden ona seslendi “Gitme Kristin, geri dön!” – O anda arka koltukta oturan albay kadının elini tuttu ve öfkeyle ona doğru çekti. Araba hızla ilerledi ve gözden kayboldu
***
NELLİ
Geçen yüzyılın seksenlerinin ortalarıydı. O sırada Komsomolskaya Pravda gazetesi Moskova’da Pravda Caddesi’ndeki bir yayınevinde yer alıyordu. “Geri döneceğim …” başlıklı eleştirel makalenin Rusça el yazmasını okuduktan sonra, gazete çalışanı derinden etkilendi ve Bakü’ye dönmemi tavsiye etti: “Probleminizi halletmek için, yazınızı mektubuma ekleyip Cumhuriyet Gençlik Birliği Merkez Komitesi’ne göndereceğim …” Ben itiraz ettim. “Bu sadece benim için değil, komünist olma-yan yüzlerce yüksek öğrenim gören genç için bir sorun.” Dedim. “Çoğu iş bulamadığı için ülkeyi terk ediyor ve yurt dışına gidiyor …”
Ümit yeri bilip yüz tuttuğum Moskova, deme dünyanın en büyü kentiymiş … Yazı işleri bürosundan çıkıp başkentin Riga tren istasyonuna taksiyle gittiğimde öyle düşünmüştüm. Paramın geri kalanını talep ettiğimde taksi şoförü, Bakü’deki meslektaşları gibi yüzüme baktı ve kapıyı çarparak gitti.
Ve daha fazla hikaye…