Filters
Done
    • -33% İndirim
      60.00

      Islom Xolboy 1961 yil 18 sentyabrda Buxoro viloyatining Qorako‘l tumanida tug‘ilgan.
      U tug‘ilgan Qoraun qishlog‘ida baxshilar ko‘p bo‘lgan. U bolaligidan Go‘ro‘g‘li, Shohsanam va G‘arib, Kuntug‘mish kabi dostonlarni eshitib ulg‘ayadi. O‘g‘uzxonning qilichi dostonidagi ko‘p voqealar va afsonalarni ham u xalq tilidan eshitgan.
      U 1988 yilda Toshkent Davlat Unversiteti Jurnalistika kulliyotining kechki bo‘limini tugatgan. Bir vaqtning o‘zida jurnal va gazetalarda ishlagan.
      U O‘zbekistonning Ozodligi uchun kurashgan “Birlik” xalq harakati asoschilaridan biri.
      “Birlik” bo‘linganidan keyin “Erk” demokratik partiyasida bir muddat Rais o‘rinbosari sifatida faoliyat ko‘rsatgan. “Erk” demokratik partiyasini siyosiy qarashlari tufayli tark etgach, u bir guruh o‘ziga o‘xshagan yoshlar bilan “Vatan taraqqiyoti” partiyasiga asos soladi.
      Uning ilk she’riy “Hijron azobi” kitobi 1998 yilda Toshkentda chop etiladi. O‘zbekiston qamoqxonalaridagi real voqealarni o‘z ichiga olgan olti kitobdan iborat Tuzoq romaning birinchi kitobi esa, 2021 yilda Anqarada turk va o‘zbek tillarida nashr qilindi.

    • -15% İndirim
      170.00

      GEZGİN GÖNÜL
      Gümüş kanatlı bir kuş gibi
      Süzülerek uçuyorum semalarımda
      Korkusuz bir balık gibi
      Özgürce yüzüyorum deryalarımda
      Tarzan gibi çılgınca haykırıyorum
      Balta girmemiş amazon ormanlarımda
      Adım atmanın zorluğuna inat
      Bir revü yıldızı olup;
      Buzda salto
      Trapezde takla atıyorum
      Gökkuşağının en zirvesinde
      Salıncakta sallanıyorum
      Mor, lacivert, mavi
      Yeşil, sarı,
      Turuncu, kırmızı hüzmesinde
      Bu bendeki gezgin gönül
      Bir orada, bir burada
      Hayâl kurmak bedava nasılsa…

    • -25% İndirim
      45.00

      Oğlumla verdiğim mücadeleye şahit olan herkes yaşadıklarımızı bir kitap haline getirmemi söyledi yıllarca. Ben de ‘bir gün yazacağım’ diye geçirirdim içimden. Acısıyla tatlısıyla roman tadında bir kitap düşlemiştim.

      Yazmaya başlayınca o kadar da kolay olmadığını gördüm. Anılarla tekrar tekrar yüzleşmek, hafızamdan silmek istediğim birçok anıyı hatırlamak, o günleri yeniden yaşamak hiç de kolay değildi.

      Bir karar vermeliydim. Mümkün olduğunca bizi etkileyen, yol gösterici olabilecek; ailelere, bu yollardan zor da olsa geçmenin mümkün olduğunu hissettirecek kesitleri yazmaya karar verdim. Elbette her çocuğun, her ailenin yapısı, koşulları ve sorunları farklılık gösteriyor. Her çözüm herkes için geçerli olmuyor. Ama şu mümkün; birimizin denediği çözüm, bir başkası için farklı bir çözüm yaratmak için tetikleyici olabiliyor. Umuyorum ki bir parçada olsa katkım olabilir.

      Bazen duygu yoğunluğu had safhaya ulaşabiliyor. Öyle zamanlarda şiire başvurdum. Hem benim için hem okuyucu için nefes almak gibi gelmesini umuyorum.

      Yazdığım her şeyin, birebir yaşamımızdan kesitler olduğunu belirmekte yarar görüyorum. Ben sadece zorlu bir mücadele vermiş sıradan bir anneyim. Bir anne olarak ancak anılarımızdan örnekler verebilir naçizane tavsiyede bulunabilirim.

      Kitabımda adı geçen herkesten izin alınmış olup, adı geçen veya geçmeyen hayatımıza dokunmuş bütün güzel insanlara teşekkür ediyorum.

    • -30% İndirim
      126.00

      “Tanrım, çocuğum benden sonra ne olacak?”
      Vahiy almışçasına istisnasız, bu soruyu soran engelli çocuk annelerinin; kendine, ailesine, topluma ve dünyaya meydan okuyan; kendini barışa kurban veren birer savaşçıya dönüşeceklerini öğrenecektim. Öğrendim… Hatta en ön saflarda yerimi de aldım.
      Kutlu barışa, kutlu varışa ant içmiş; yollara umut ekip diken biçmiş; tüm engelli çocuk annelerine sevgilerimle…

    • -24% İndirim
      38.00

      Oyunun kahramanı Gazanfar öğretmen çok asil, hümanist, cömert ve örnek bir öğretmen olarak okuyucuya sunulmaktadır.
      Her bir sanat eseri, birincil kaynağını, “yiyeceğini” yaşamdan, gerçek insanlardan ve olaylardan alır ve ardından sanatçı, bunları hayal gücü, figüratif düşünce ürünü ile parlatır ve mükemmelleştirir ve okurlara sanatsal imgeler sisteminde ilham verir.
      Ramiz Abdullayev’in “Öğretmen” piyesinin teması gerçek hayattan alınmıştır. Oyundaki olaylar gerçek hayatta gerçekleşir…

      ***
      Eserin adı “99 kardeş”. Muhtemelen dünyada hiç kimsenin 99 kardeşi yoktu. Fakat Ramiz çocukken ne istedikleri soruldu ve 99 kardeş ve küçük bir kasaba istediğini söyledi.

      Çalışmanın bir noktasında Ramiz (el hareketi ile) “Tanrı’mın 99 ismi var, bu yüzden öyle olmasını istedim” diyor.
      Ramiz’in babası Natik, oğlunun dileğini yerine getirmek için Tanrı’nın, oğlu gibi dünyanın farklı yerlerinde yaşayan 99 dilsiz ve sağır çocuğu toplamasına, onlara bakıp onları büyütmesine izin vermesi için dua ediyor. Tanrı onlara rızık versin ve kutsasın. Profesör Nazım Bey’in yetiştirilmesi ve eğitimi, Natik ve kardeşi Muhammed’in yardımı ile Meryem Ana’nın şefkati Ramiz gibi 99 mükemmel kardeş topluluğuna sunulmaktadır…

    • -30% İndirim
      126.00

      İslam Halbay, 18 Eylül 1961’de Buhara ilinin Karaköl ilçesinde doğdu.
      Doğduğu Karaun köyünde çok sayıda Bahşi vardı. “Köroğlu”, “Âşık Garip ve Şahsenem”, “Gündoğmuş” gibi destanları dinleyerek büyüdü. Halk arasında Oğuz Kağan’ın kılıcı destanından birçok hikâye ve efsane işitmiştir.
      1988 yılında Taşkent Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı zamanda dergi ve gazetelerde çalıştı.
      Özbekistan’ın özgürlüğü için mücadele eden “Birlik” halk hareketinin kurucularından biridir.
      Birlik’in bölünmesinden sonra bir süre Erk Demokrat Parti’de genel başkan yardımcısı olarak çalıştı. Siyasi görüşleri nedeniyle “Erk” demokrat partisinden ayrıldıktan sonra kendisi gibi bir grup gençle “Vatan Kalkınma” partisini kurdu.
      İlk şiir kitabı “Hicran ızdırabı” 1998 yılında Taşkent’te yayınlandı. Özbekistan hapishanelerindeki gerçek olayları içeren altı kitaptan oluşan “Tuzak” romanının ilk kitabı, Türkçe ve Özbekçe dillerinde 2021 yılında Ankara’da yayınlandı.

    • -25% İndirim
      120.00

      Yazmak, birikim işidir. Biriktirmeden harcama olmaz değil mi? Okuduklarımızı, dinlediklerimizi, yaşadıklarımızı düşünüp onlardan öğrendiklerimizi ve çıkardığımız anlamları birikim olarak hafızamızda depolarız. Ancak insan unutan bir varlık. Bu eksikliğinin farkına varan insan yazıyı bulmuş. “Zaman vurmadan silgiyi, yazıyla bağla bilgiyi!” demişler ve biriktirdiklerini yazıya geçermişler. Onun için yazı bizler için öğrenmenin temelidir.

      Genç arkadaşım, yazı illa yazar olmak için başvurulan bir araç değildir. Yazı insanın kendisi içindir öncelikle. Yazmak akılda tutmaktır, öğrendiklerimizin silinip gitmesine engel olmaktır. Yazmak insanın kendisiyle, iç dünyasıyla hesaplaşması, dertleşmesidir aynı zamanda. Yazarak insan kendini tedavi eder. Yazma arzusu arttıkça insanın öğrenme ve okuma merakı da artar. Yazma alışma işidir. Kalemi bırakırsan kalem de seni bırakır. “İşlerin en değerli olanı az da olsa devamlı olanıdır.” denmiştir. Bir eylemde önemli olan, sürekliliktir. Yazma arzusu olanlar için söyleyeceğimiz şudur: Yazmaya hemen başla, ihmal etme, sürekli yaz. Yazı ihmale gelmez, tembelliği sevmez. Kalemi elinden bırakma. Kalem elinde olursa yazmak istersin. Yazmak isteyince de daha çok okuyup öğrenmek istersin. Böylece kendini geliştirir, yazar olma yolunda ilerlersin.

    • -8% İndirim
      230.00

      Yayınlanmış ‘Hoşgörü 1’ ve ‘Hoşgörü 2’ isimli şiir kitapları bulunan Ahmet Temel, kaleme aldığı eserleriyle okuyucularını derin düşüncelere yönlendirir. Sebahattin Yıldız’ın hayatının anlatıldığı bu eserde, ders verici hikâyeler etkileyici bir dille okuyucuya aktarılmaktadır. Şiirlerinde ve yazılarında kullandığı güzel cümleler, insanın iç dünyasına dokunur ve okuyanları hayal dünyasında gezdirir. Temel’in eserleri, edebiyatseverler tarafından büyük bir ilgi ve beğeniyle okunmakta ve takdir edilmektedir. Şiirlerindeki incelikli anlatımı ve derin temalarıyla okuyucuları duygusal bir yolculuğa çıkarırken, yazılarındaki akıcı üslubu ve zengin içeriğiyle de dikkat çeker. Çalışmaları, sadece güzel kelimelerle değil, aynı zamanda insanın ruhunu derinden etkileyen anlamlarla doludur. Yaratıcı ve etkileyici üslubuyla, okuyucularıyla kalıcı bir bağ kuran Ahmet Temel, evli ve 3 çocuk babasıdır.
      ***
      O yıllarda köyde para adeta hükümsüzdü. Hemen hemen her şey değiş tokuş geleneğiyle olurdu. Her sabah, mahallenin çeşmesinde, ellerinde taze sebzelerle, yumurta ve süt bidonlarıyla buluşan kadınlar, değiş tokuş geleneğinin bereketiyle dolup taşıyordu. Göz kamaştıran manzara, sıcak gülümsemelerle süslenmiş, sözlerdeki samimiyetin değeri, hiçbir madeni parayla ölçülemeyecek kadar yüksekti. Köyümüzün dili, gönüllü alışverişin ve yardımlaşmanın incelikli işaretleriyle doluydu. Her biri binlerce lira değerinde olan ama asla satın alınamayacak kadar kıymetli dostluklarla dokunmuştu.

    • -33% İndirim
      50.00

      Bu satırları beni tamamen anlayamayacağının bilincinde olarak yazıyorum. Her zaman olduğu gibi içimde bir yerlerde şansını denemek isteyen bir yanım var ve ben bu dünyayı terk etmeden önce son kez sana kendimi açıklayıp beni anlaman ve belki de affetmen için sana yalvarıyorum. Karşına çıkacak cesareti hiçbir zaman bulamayacağımı fark ettiğim an senden kaçmaya başladım ve yaşam daha da katlanılmaz bir hal aldı, bundan dolayı elimden geldiği kadar kendimi düzgün ifade etmeye çalışacağım çünkü öldükten sonra bu lütuf benim ellerimden alınacak. Beni affetmeyeceğine eminim ama yine de bilmeni istiyorum ki, ıstırapla dolu hayatım işlediğim her günahı bana misliyle ödetti. Tüm bunlara rağmen, senin de çok iyi bildiğin o gururumla birlikte, belki yüzümde ufak bir tebessümle bu dünyayı terk ediyorum.

    • -36% İndirim
      58.00

      ÖMÜRNAME
      “ …
      Altın yanmaz ateşte, gün güneşte erimez
      Akın yoksa atiye, asil atlar yürümez
      Baş eğilir secdede, yürek bir başka vurur
      Yiğitlik ona derler ki dağlarca dik durur
      Zulme karşı dik duran başlar elbette merttir
      Mazlumun imdadına ses vermeyen namerttir
      Belki de gönüllerde dumanlı dağlar kadar
      Hiç hatıra gelmeyen sonsuz hazineler var

      Kul haddini bilirse gül kokar emelleri
      Yumruk olup göğsüne inmez kendi elleri
      Bir gün sen de anlarsın güneşin solduğunu
      Bu dünya hayatının hep yalan olduğunu
      Kim arar seni sonra, yokluğunda kim özler
      Kim bakar bulutlara, yağmurları kim gözler
      Satın almaz kimseler bir dirheme satsan da
      Yer seni kabul etmez iki büklüm yatsan da

      Alınlarda ak, kara yaşanırken yazılar
      Yüreklere yüklenir bazen hazlar, sızılar
      Gün olur günler geçer gencecik bir bedende
      Gün olur günler biter, öz ölür sende, bende
      Ay akar, aylar akar, yıllar akar yel gibi
      Bazen olur gözlerin sana bakar el gibi
      Can akar, canlar akar her nefeste, her anda
      Ömür böyle yaşanır, böyle geçer bu handa

      Hayalden ibarettir hayat denen hengâme
      Sonunda demir alır dünyadan ömürname ”

    • -11% İndirim
      240.00

      Süleyman, hiçbir şey söylemeden üzerinde yattığımız pamuklara doğru yürüdü, ben de arkasından.
      Hava kararmıştı. Emek Çırçır Fabrikasının pamukları üzerine kendimizi attığımızda pek üzgündüm. Zaman geçtikçe etraftaki barakalarda ışıklar birbiri ardına sönüyor, ardından karanlık bir sel gibi üzerimize çullanırken ay ışığı kendini gösterdi. Gecenin serinliği içerisinde pamukların kokusu hissediliyordu. Uzandığımız yerden, ağaç dallarının arasından ay ışığı kayıyormuş gibi gözüküyordu. Dört günlük iş arama yeterdi artık. Ama şimdi eve, alıştığım eski köyüme ne yüzle dönmeliydim.
      Artık zaman diye bir mevhum kalmamıştı. Sadece parasızlık korkusu ve umutsuzluk vardı. Yan yana ve sessizdik. İkimizin de yüreğinde düşünceler, bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu.
      Süleyman’a baktım “Yine bir üzüntüsü var ama bana söylemek istemiyor.” Diye düşündüm.
      “Emmioğlu ben de para kalmadı. Sen de para var mı?” Diye sordum.
      Çabuk çabuk konuşarak:
      “Beş kuruşum kaldı amcaoğlu.”

    • -26% İndirim
      37.00

      Bu son kitapla da ben artık bir huzurevi sakini olarak, bir emekli öğretmen ve teftiş elemanı olarak, hem kendi anılarımı hem de özellikle çocuklarım olan torunlarımı düşünerek şimdilik bu tür yazılarımı bitirdim. Önemlerine binaen önceki kitaplarımda yer alan bir iki makaleyi de bu kitaba aynen aktardım.

      Artık Evrenimizde ÖNSÜZ ve SONSUZ olan şeyin ENERJİ olduğu ispatlandığına göre bu enerjinin kütlesiz ve nesnesiz olduğunu öngören ve ispatlayan QUANTUM’un (o da bir enerjidir) varlığına inandığımız ve tarifini gayet güzel yaptığımız TANRI olması en mantıklı ve en bilimsel sonuç değil midir?

      Bize lütfunu esirgemesin ve felâketleri de başımıza vermesin.

    • -12% İndirim
      150.00

      Adem abi de üşümüştü, çok üşümüştü. Şu dünyadaki son nefeslerini üşüyerek vermişti. Ne zaman üşüme sinyalleri gönderse bedenim ruhuma; içim sızlamıştı gözlerimde Adem abi tüllenirken. O yüzden hiç sevmedim üşümeyi. Ben sıcağı sevdim, ben Adem abiyi sevdim. Adem abi de sımsıcaktı zaten.

    • -33% İndirim
      200.00

      İnandığımız doğruları yaşamaktan çekinmemeliyiz. Hedefleri uğruna her zaman cesaretli olup, kendine inananlara ithafen…

    • -36% İndirim
      58.00

      Özellikle ölçülü, uyaklı şiirlerde, uyaklı sözcüklerin kullanılması, bu tür şiirlerin kesin ve değişmez kuralıdır. Bununla birlikte; serbest şiirler ve hatta düz yazılarda bile, zaman zaman uyaklı sözcüklere yer verilmesinin şiire ve yazıya ayrı bir ahenk ve güzellik kattığı da bir gerçektir. Bu bağlamda sözcük dağarcıkları çok daha kısıtlı olan, ortaokul çağındaki çocuklarımızda uyaklı sözcük bulma sıkıntısının daha çok yaşandığı gözlemlemektedir.

      İşte bu gerçekler ışığında ortaokul çağındaki yavrularımızda şiir yazma heves ve isteği uyandırmak, bu heves ve isteği sağlıklı bir şekilde daha ileriki çağlara taşıyarak, kalıcı bir davranış haline dönüştürmelerine katkıda bulunmak amacıyla böyle bir çalışma yapmayı gereği duyduk ve bu kılavuzu hazırladık.

    • -30% İndirim
      112.00

      Çaresizim. İçinden çıkamadığım karmaşık duygularla dertte başım. Duygularımın merkezinde sen varsın. Ne bir milim ileride ne geride; aklımın, yüreğimin taa orta yerinde. Adını sayıklamıyorum, seni kıskanmıyorum, seni seviyorum diyemiyorum ama sevmiyorum da diyemiyorum. Ne zaman seni görsem, yüzüne baksam, sen bana baksan, gülümsesen içim huzurla doluyor. Korkuyorum sana yaklaşmaya, bağlanmaya. Lakin kaçmak istedikçe senden daha çok düşünüyorum, arzuluyorum yanında olmayı, yanımda olmanı. Bana bakmanı, dokunmanı. Bana belki de hiç kimse senin kadar değer vermedi, anlamadı ya da anlamak istemedi. Bunu nasıl yaptın bilmiyorum ama sen bana ben olmayı öğrettin. Sen bana kahkaha atmayı, doya doya, ağız dolusu gülmeyi, kendime güvenmeyi öğrettin. Sen bana samimi olmayı, bir olmayı, beraber olmayı öğrettin. Sen bana zamanı gelince gitmeyi, özlemeyi, özletmeyi de öğrettin.