Kitabımız üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm konuları Genel. İkinci bölüm konuları Aileyle ilgili. Üçüncü bölüm konularıysa Memleketle ilgili.
Her insanın duyguları, ifade biçimi, tarzı farklıdır. Acizane bizim de duygularımız farklıdır. Hislerimi ben bu tarzda ifade ettim. Ancak aynı şiirleri başka şairler, daha farklı kelimelerle, yöntemlerle de ifade edebilirler. Şunu söyleyebilirim ki yazılanlar içimden geldiği gibi oldu. Yani özgün diyebilirim.
Gelecek nesillerimize örnek olsun, bir hatıra bir arşiv olsun, hatırlansın diye yazdığımız bu şiirler, umarım siz okuyucu kardeşlerimizin ilgisini çeker, faydalı olur.
Bütün hayatımızın şiir gibi ölçülü ve ahenkli sürmesi, hiçbir olumsuzluğun, düzensizliğin yaşanmaması dileklerimle Saygılarımı sunarım…
Kadir OLCAY
“Hangi sese irkildin başın iki elin arasında çığlık çığlığa? Dağlar denizlere paralel ve zirveleri gri duman kaplı, çağırsa mavi düşlerin, için içine sığmayacak! “Haydi, başlasana bir yerden gelmeye!” desen, mevsim kış! Olur da bir gün, “Sen gelme, ben uğrayacağım ayaküstü,” demeni çok bekledim… Ne sen geldin ne ben beklemekten vazgeçtim. Buraya kadar tamam gelinmez veya gidilmez günlerdeyiz. Hiç mi bunun yolu yordamı yok? Anlaşılsın hiç yok, en azından şimdilik… Peki, ne kadar zamanımız var? Biraz zamanımız var, beklemeye! Taşlar yerine bir bir oturacak, oturmayanların üzerinden atlayıp geçeceğiz. Evet, yolların zorluğu bizi ürkütmez, gideceğimiz yolu bildikten sonra!”
Şiir kitabımda özellikle; hızla geçen yaşanmışlıklar, umutlar, anılar, temenniler, tecrübeler, hayata sitem, şehrimin, mahallemin güzellikleri ve insanları ön planda yer almaktadır. Hal böyle olunca, kitabımın ismini ‘ZAMANI TUTAMADIM’ olarak belirlemeyi uygun gördüm.
İsterim ki, sihirli bir gözlük olsun
Benim gördüklerimi
Görünmeyenlerin arkasındaki gerçekleri
Herkes görsün isterim
Yakınları takınca bu günü göstersin
Eski gözlükleri taktığında maziyi
Uzakları takınca geleceğe gitsin
Kırık camlı gözlük olmasın
Kırıklar içimizi acıtmasın
Eskiden pazara giderken kullanılan örme sepet “ZEMBİLLİ ALİ EFENDİ” denmesinin sebebi de bu sepetmiş. Soruların cevabını küçük kâğıtlara yazarak zembilin içine doldurup evin penceresinden sarkıtırmış. Sonra o soruları soranlar gelip cevaplarını oradan alırlarmış.
KUTADGU BİLİG’de Yusuf Has HÂCİB diyor ki:
“Okuyan okuyunca beni hatırlayıp bana bir dua kılacak diye ümid ediyorum.
İstediğim bu idi, umduğum da budur; okuyan bana bir FATİHA gönderecektir”
Biz de dualara talib olarak fedakâr evlatlarımın gayretiyle okuduklarımızı sizler için derledik.
MAKSAD, “Rızay-ı Hak ve Ümmid-i Şefaat”tir “Rabbi zidnî ilmen ve fehmen ve elhıknî bissâlihîn.”Ve minallahi’t-tevfik…
1950 yılında Tavşanlı’da doğdu. İlkokulu aynı ilçede tamamladı. O dönemlerde sayısı az olan İmam Hatip okullarından Balıkesir İmam Hatip Okulu’nda eğitime başladı ve 1969 yılında birincilikle mezun oldu. Aynı yıl başladığı İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nü 1973 yılında pekiyi derece ile tamamladı.
1974 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Kur’an Kursu Öğreticiliği ile göreve başladı. Yedek subay olarak Isparta’da askerliğini tamamladı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda açılan Fransızca kursunda “Kur’an-ı Kerim, Din Sosyolojisi ve Fransızca” sertifikası aldı. Sırasıyla şeflik, saymanlık ve Almanya’da yurtdışı görevlerinde bulundu. Din görevlisi, Kur’an kursu öğreticisi, müftülük ve diğer hayır derneklerinde görev yaptı. Emekli. İki çocuk babasıdır.
Bu kitap “Zor Karar” ve “Dostluktan da Öte” adlı iki romandan oluşmuştur. Her iki roman da dostluk üzerine kurgulanmıştır. Bebeğin gezegene merhaba dediği an, ilk temas ettiği bir insan elidir. Güvenli, sıcak bir ortamdan, güvensiz, soğuk bir yere düşmüş gibidir. Tek isteği, dünyada yalnız olmadığını ona hissettirecek sıcak bir elin yaydığı enerjidir. İşte bu el, ilk anlarda anne elidir. Anneliğin o harikulâde yaklaşımıyla büyür. Yetişkindir artık, güçlüdür. Güçlüdür, ama bilinçaltı hâlâ, o annenin sıcacık elinin hasretiyle kıvranır.
Tüm yaşamı, o sıcak elin özlemi içerisinde geçer. Hayat yolculuğu, aslında o eli bulma çabasından başka bir şey değildir. Çok az insan bu şansa sahip olabilir. Romanlardaki her satır, o dost elinin önemini ve bu elin kan bağıyla bir ilgisi olmadığını, ancak gönül bağıyla bulunabileceğini bizlere hatırlatmaktadır. Bulanlara ne mutlu!
Otuz iki yıllık çalışma hayatının ardından nihayet emeklilik günlerine kavuşmuştu Cahit Bey. Bugün emekliliğinin sekizinci gününü yaşıyordu. Saatinin alarmını kurmadan, takım elbisesini giymeden ve iş yerine gitmeden geçirmişti bu sekiz koca günü. Çalışma odasının tam köşesinde bulunan o kahverengi deri koltuğunda oturmaktaydı her zamanki gibi. Bir elinde yanmakta olan kocaman bir Honduras purosu, diğer elinde ise üzerinde sevgi sözcükleri bulunan şirin bir kahve fincanı vardı. Pencere açıktı lakin yine de tütün dumanı odayı bir bulut gibi kaplamıştı. Sütlü kahvesini yudumlarken bir yandan da çevresindeki eşsiz güzellikleri seyrediyordu Cahit Bey. Aylardan Mayıstı ve etraf cıvıl cıvıldı.
Sıcaklar kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Dışarıda serçeler ve kırlangıçlar ötüşüyor, gökyüzü mavinin farklı tonlarını gözler önüne seriyordu.
Değerli Okurlarım,
Sevgili dostum ALİ TURGUT BEY’İN, kıymetli katkılarıyla hazırladığımız ZULAMDAKİ KORKULAR adlı öykü kitabımı sizlere sunmanın onurunu yaşıyorum. Sekiz öyküden oluşan hikâyelerin tamamı gerçek hayattan alınmıştır. Dram ve gerilimin bir arada yer aldığı olayları okurken, ara ara gerileceğinizden ara ara hüzünleneceğinizden hiçbir kuşkum olmadığını belirmek isterim. Elbette ki son söz her zaman olduğu gibi siz okurlara aittir.
Diyarbakır’da doğan şairin,
BEŞİNCİ MEVSİM(şiir)
YÜREĞİMDEN ÖP BENİ (şiir)
BİTMEYEN HÜZÜN (roman)
DÖRT ADETTE ANTOLOJİ ÇALIŞMALARI VARDIR.
Toplumsal cinsiyet; toplumun her iki cinsten beklentileri, yüklediği roller ve sorumluluklardır.
Çocukluk çağları, sağlıklı bir kişilik geliştirmede ve topluma yararlı olacak değerleri kazanmada kritik bir eşiktir. ‘’TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ EĞİTİMİ’’ başlığı taşıyan bu seri ile çocuklarda; sorumluluk, cinsiyet eşitliği, empati, dayanışma, iş birliği, hakkaniyet, öz saygı, öz güven, farklı fikirlere saygı, aidiyet gibi olumlu duygu ve değerlerin açığa çıkartılmasına destek olması amaçlanmıştır.
Serideki kahramanların hikâyelerini; okumayı bilmeyen minikler oyun tadında dinleyebilir, okula yeni başlayan çocuklar da keyifle okuyabilir.
Toplumsal cinsiyet; toplumun her iki cinsten beklentileri, yüklediği roller ve sorumluluklardır.
Çocukluk çağları, sağlıklı bir kişilik geliştirmede ve topluma yararlı olacak değerleri kazanmada kritik bir eşiktir. ‘’TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ EĞİTİMİ’’ başlığı taşıyan bu seri ile çocuklarda; sorumluluk, cinsiyet eşitliği, empati, dayanışma, iş birliği, hakkaniyet, öz saygı, öz güven, farklı fikirlere saygı, aidiyet gibi olumlu duygu ve değerlerin açığa çıkartılmasına destek olması amaçlanmıştır.
Serideki kahramanların hikâyelerini; okumayı bilmeyen minikler oyun tadında dinleyebilir, okula yeni başlayan çocuklar da keyifle okuyabilir.
Herkes, sizin için doğruları ve yapmanız gerekenleri, sizden çok daha iyi biliyordu. Ama öyleyse, çevrenizdeki, her şeyi bilen bu insanlar neden bu kadar mutsuzdu? Onlar doğruları biliyor ve hep doğruları uygulamıyorlar mıydı? Yoksa doğrular mutluluk getirmiyor muydu?
Toplumsal cinsiyet; toplumun her iki cinsten beklentileri, yüklediği roller ve sorumluluklardır.
Çocukluk çağları, sağlıklı bir kişilik geliştirmede ve topluma yararlı olacak değerleri kazanmada kritik bir eşiktir. ‘’TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ EĞİTİMİ’’ başlığı taşıyan bu seri ile çocuklarda; sorumluluk, cinsiyet eşitliği, empati, dayanışma, iş birliği, hakkaniyet, öz saygı, öz güven, farklı fikirlere saygı, aidiyet gibi olumlu duygu ve değerlerin açığa çıkartılmasına destek olması amaçlanmıştır.
Serideki kahramanların hikâyelerini; okumayı bilmeyen minikler oyun tadında dinleyebilir, okula yeni başlayan çocuklar da keyifle okuyabilir.
“Başkasının yanlışları senin davranışlarını etkilemesin. Sen kendi asaletinin gerektirdiği şekilde davran. Bunu yaparsan o insanlar kendi kötülüklerinde boğulacaktır.”