Açıklama
Baskı Tarihi | Eylül 2023 | Baskı Boyutu | 13,50 x 21,00 cm |
---|---|---|---|
Baskı Sayısı | 1. Baskı | Kağıt Cinsi | 2. Hamur |
Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
Sayfa Sayısı | 112 | Yayın Dili | Türkçe |
₺125.00 ₺80.00
Sevginizi karşılıksız sunduğunuz en değerli varlığınızdır evladınız. O yüreğinizdeki engin sevginin sembolüdür. Bu sevginin tarifini izah etmeye kelimeler kifayetsiz kalır. Eşinize, annenize, babanıza, kardeşinize, sevgilinize, arkadaşınıza ve hayata dair tüm varlıklara duyduğunuz sevginin bir tanımı vardır ama evladınıza duyduğunuz sevginin tanımı yoktur.
Baskı Tarihi | Eylül 2023 | Baskı Boyutu | 13,50 x 21,00 cm |
---|---|---|---|
Baskı Sayısı | 1. Baskı | Kağıt Cinsi | 2. Hamur |
Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
Sayfa Sayısı | 112 | Yayın Dili | Türkçe |
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
Karadeniz’in acısı, neşesi, aşkı, öfkesi bu kitapta
“KAPIDAN ÖMÜR GEÇER” OKURLARIYLA BULUŞUYOR
“İnsan da zaman gibi konup, göçüp gidiyor /
Anılar roman gibi bir oku ki ne diyor?”
Araştırmacı Hızır Canbaz’ın ilk kitabı “Kapıdan Ömür Geçer”, okurlarını bekliyor. Hemşinlilerin aşklarını, hasretlerini, acılarını, neşelerini, horonlarını anlatan kitap, yöre insanının destanlarını, atışmalarını, türkülerini gelecek kuşaklara aktaracak bir belge aynı zamanda.
“Söz uçar, yazı kalır” demiş atalarımız. İnsanlık tarihinin böylesi ilerleyebilmesinin en temel nedeni, kuşkusuz yazı. Onun sayesinde bilgilerin, kültürün kuşaktan kuşağa aktarılabilmesi. Araştırmacı Hızır Canbaz’ın “Kapıdan Ömür Geçer” adlı ilk kitabı da Hemşin tarihinin yıllara meydan okumasını sağlıyor. 40 yıllık bir emeğin sonucu olan kitap, Hemşinlilerin aşklarını, kavgalarını, acılarını, neşelerini, horonlarını, dün ve bugünlerini anlatıyor. Üstelik yine Hemşinlilerin meşhur atışmaları, türküleri, ağıtları, destanları üzerinden.
TÜRKÜLERLE, DESTANLARLA BÜYÜDÜM
Hızır Canbaz, türkülere meraklı bir Hemşinli. Hemşin kültürüne ait eserleri biriktirmeye çocukluğundan başlıyor. Canbaz, “Henüz yedi yaşındaydım. Çamlıhemşin Kale Köyü’nde ot biçim zamanıydı. Sesleri birbirleriyle uyumlu olan kadınlar eşleşmiş, karşılıklı türkü söylüyorlardı. Sanki bir senfoni olmuştu. Sevdayı, hasreti, Hemşin’deki hayatı anlatıyorlardı. Her bir dörtlüğün yaşamda karşılığı vardı, sözler derindi. Yedi yaşımda işittiğim bu dörtlüklere, atma türkülere, destanlara duyduğum merak da benimle birlikte büyüdü” diyor.
40 YILLIK BİR ÇALIŞMANIN ESERİ
Hızır Canbaz, duyduklarını, dinlediklerini ölümsüzleştirmek için belleğine kazımakla kalmayıp kâğıtlara döküyor. Kitap için yaptığı çalışmayı ise, “Hemşin’in cefakâr ve fedakâr kadınlarından, erkeklerinden hikâyeler dinledim. Söyledikleri türkülere kulak verdim. Kimisi kavuşamadığı sevdasını, kimisi genç yaşta kaybettiği çocuğunu, kimisi öfkesini, kimisi mutluluğunu kimisi de kederini bu türkülerle dile getirdi. Çoğu da anılarıyla beraber bu dünyadan göçüp gitti. Ben de istedim ki bu türküleri, destanları herkes duysun, sadece belleğimizde kalmasın. Aflarına sığınarak kitaba kendi yüreğimden dökülenleri de koydum” diyerek anlatıyor son sözü Hemşin’den yankılanan bir mısraya bırakırken:
“İnsan da zaman gibi konup, göçüp gidiyor /
Anılar roman gibi bir oku ki ne diyor?”
Kitaba, internetten ulaşabilirsiniz.
—-
HIZIR CANBAZ
1964 yılında Rize’nin Pazar ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Pazar’da tamamladı. 1984-1988 yıllarında Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nden kimyager olarak mezun oldu. Ambalaj sektöründe serbest olarak çalışmakta.
Pazar Lisesi, Atatürk Üniversitesi, Ankara Kale Derneği, İstanbul Hemşin Derneği, İstanbul Çayeli Derneği, İstanbul Pazarlılar Derneği ve Marmara Üniversitesi’nde tulumla halk oyunları ekiplerini çalıştırdı. 1983 yılından beri Hemşin yöresinin türkü, destan ve atma türkülerini topluyor. Aynı zamanda kendisi de türkü yazıyor.
2016 yılında Kalan Müzik’ten “Varoşun Çiçekleri”, 2018 yılında Cinan Müzik’ten “Yessir O Gözleruna”, 2021’de de “İkbal” albümlerini çıkardı. Rıdvan Yılmaz’la “İşte Tulum İşte Horon”, Remzi Bekâr’la “ Yine Şanlandı Tulum” Mahmut Turan’la “Karadeniz Ezgileri” albümlerinde birlikte çalıştı. MESAM üyesi.
Kurtçe’nin tekili Kurd, çoğulu Kurdândır. “Kürt” isminin etmolojik kaynağı, tarihi olarak çok eskilere M.Ö.300’lere dayanmaktadır. Bazı araştırmacılara göre göre “Kürt” teriminin temelinde “Kur” kelimesi yatmakta olup Sümer kökenlidir. Sümerlerde “kur” dağ demektir, “-ki” eki aidiyeti ifade eder. “Kurti” kelimesi dağın halkı anlamına gelmektedir. Bu coğrafyada yaşayan milletler Kürtlere bu adı vermişlerdir. Bazı kürdologlara göre “Kürd” ismi “Gord” yani kahraman isminden gelmiştir. Şerefhan da “Şerefname” adlı eserinde buna benzer bir rivayetten bahsetmektedir. Kürtlerin bu adla anılmaları cesaretleri ve savaşçılıklarındandır. Ayrıca “Kürd” kelimesinin Farsça “Gord” kelimesinden türediği kabul edilirse, “Gord” kelimesinin mahallî “Gordu” veya “Qordu” gibi bir ismin İranîleştirilmiş bir formu gibi görülmesi de mümkündür.
Ziya Gökalp, “Kürt Aşiretleri Hakkında Soyolojik Tetkikler” adlı eserinde Kürtleri edebi eserlerinin tetkikiyle beş kavme ayırmıştır. Bunlar; 1. Kurmancı 2. Zaza 3. Soran 4. Güran 5. Lur. Bu Kürt kavimleri birbirlerine başka isimler verirler. Mesela; Kurmancılar kendilerine Kürt demezler, biz Kurmancız derler. Kürtlerin en büyük bölümünü bu Kurmancılar teşkil eder. Zazalar başka lisanları çabuk öğrenirler, Kurmanclar daha geç öğrenirler. Zazaların halk edebiyatı fakirdir, Kurmancların ise çok zengindir. Kürdistan diyarında olan Lisan-ı Kürd, Hazreti Nuh ümmetinden Melik Kürdım’dan kalmıştır. Mustafa Reşit Paşa 1847 yılında Kürdistan eyaletini kurar. Bu eyaletin merkezi, 13 Aralık 2847 tarihli Takvim-i Vekayi’ye göre Ahlat’tır.
Tarihin seyri seferinde yer alan milletler cemiyet hayatına önemli gördükleri milli ve manevi değerleri sunmuşlardır. Bunlar çeşitli kategorilerde ve branşlarda ana bilim dallarına mensup olabilirler. Fakat diğer yanda teknoloji başka bir dünyanın kapılarını aralar. Ve insanların ihtiyaç duydukları gereksinimleri çevreyi bozmadan bilgi ve beceri yöntemlerini devreye alabilir. Anlatacağımız hikayenin kahramanları buna benzer kazanımları elde etmiş Türk Milletinin makus talihini değiştirecek buluşlara imza atan vatansever insanlardır. 1965 yılından itibaren cemiyet hayatına akademisyen olarak katılan Çelebiler ailesi daha sonra Amerika Birleşik Devletlerinde insan yetiştirme metodolojisine uygun olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletine bilim ve teknoloji alanında çok değerli katkılar vermişlerdir. Bu katkının adı Bülent Çelebidir ve Amerika Birleşik Devletlerinin Silikon Vadisinde buluş yapan on mucidden birisidir. Söz konusu olan kablosuz internet modemi Airties’i ülkemize getirerek Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tarihine altın harflerle adını yazdırmıştır. Şu anda Silikon Vadisinin Türkiye temsilciliğini yapmaktadır. Bu teknoloji Bülent Çelebi’nin ellerinde Kafkaslara kadar uzanarak Türk Dünyası ile buluşmuştur. Bu vesileyle Bülent Çelebi Çelebiler ailesinin Melikgazi’den başlattıkları tarihi yolculuğu Amerika Birleşik Devletlerinde teknolojide yeni bir çığır açarak insanlığın hizmetine sunmuştur. Kendisine Çelebiler ailesi olarak sağlık başarı ve esenlikler diliyoruz.
Araştırmacı Yazar Ziya Şahin…
Tarihin seyri seferinde milletler arenasında yer alan uluslar kendi kahramanlarını yetiştirerek cemiyet hayatına sunmuşlardır. Bunların ulus devlet anlayışıyla gelecek nesillerin istifadesine sunulması tarih bilincinin gelişmesine ve yerleşmesine katkıda bulunacaktır. Bu vesileyle bağımsızlığın ilk günlerinde Azerbaycan Devleti kamu düzeninin sağlanması ve adli sistemin tam manasıyla işlerlik kazanabilmesi için Şemşir Aliyev gibi kahramanları görevlendirmiştir. Bu görevlendirmenin adı Şahlaroğlu Şemşir Aliyev Beydir. Kendisi Azerbaycan’ın, Sovyetlerden Birliğinden ayrılarak bağımsızlığını kazanmasından sonra göreve gelen ilk müstakil başsavcısıdır. En büyük talihsizliği mesleğinin ilk yıllarında Sovyetlerden kalma hantal bürokrasi ve suç örgütleriyle uğraşmak zorunda kalması olmuştur.
Şemşir Aliyev Beyin içinde bulunduğu şartlar namüsait olsa bile kendisi son derece gözü kara vatansever birisidir. Mübarek vatan toprağına çöreklenen suç örgütlerini temizlemek ve adaleti hâkim kılmak için taşın altına elini değil gövdesini koymuştur. Daha anlaşılır bir ifadeyle; “Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe” demiştir. Kahraman Savcı Şemşir Aliyev Bey de yeni kurulan Bağımsız Azerbaycan Devletinin tarih sahnesinde yerini alarak ebediyen payidar olması için her türlü tehlikeyi göze almış. “Devleti Ebed Müddet Ülküsü”ne bağlı kalarak mafya vari suç örgütlerinin karşısına çıkmıştır. Gözünü daldan budaktan esirgemeyen kahraman savcımız, önce vatan parolası ile çıktığı yolda maalesef menfur bir suikast sonucu şahadet şerbetini içerek makamların en yücesine yürümüştür.
ZİYA ŞAHİN
Henüz inceleme yapılmadı.