Açıklama
Baskı Tarihi | Haziran 2023 | Baskı Boyutu | 13,50 x 21,00 cm |
---|---|---|---|
Baskı Sayısı | 1. Baskı | Kağıt Cinsi | 2. Hamur |
Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
Sayfa Sayısı | 126 | Yayın Dili | Türkçe |
₺220.00 ₺155.00
Aşireti delisi kendisi Avşar,
Atıyla karlı dağları aşar,
Görenler Çölloğun fendine şaşar,
Avşar’ın aslanı sen misin Çölloğ
İlikli heybeyi terkiye astı
Papazın kızının saçını kesti
Güççük Hasan’la Yozgat’ı bastı
Tanımaz bir canı bir adam Çölloğ
Çölloğun meskeni fakirin yurdu
Fakir fukaraya ihsanı vardı
Ermeni’den aldı yoksula verdi
Kutnudan kumaşın harmanı Çölloğ
Kayseri yurduna bir cenk kuruldu
Cem oldu ahali orda derildi
Ağzı açık dört zaptiye vuruldu
Görenler seyretsin al kanı Çölloğ
Erciyes dağını kantar mı tartar
Tartarım diyenin belası artar
Gel Çölloğ şimdicik yakayı kurtar
Fakirin atası sen misin Çölloğ
Baskı Tarihi | Haziran 2023 | Baskı Boyutu | 13,50 x 21,00 cm |
---|---|---|---|
Baskı Sayısı | 1. Baskı | Kağıt Cinsi | 2. Hamur |
Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
Sayfa Sayısı | 126 | Yayın Dili | Türkçe |
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
Bir yazar tarafından Mustafa Kemal’in 12 Haziran 1919 günü Amasya’ya geldiği yazılmış, bu bilginin yıllarca gerçek olduğu kabul edilmiştir. Bununla birlikte Amasya ili 12 Haziran gününü Mustafa Kemal’in Amasya’ya geliş günü olarak kutlamaya başlamıştır. Tarihçilerimiz de bu olayla ilgili gerçek bilgileri yazmamış ya da yazma gereği duymamıştır. Aslında Mustafa Kemal, 13 Haziran 1919 Cuma günü sabah saat 8.30’da Havza’dan hareket ederek ikindi ezanı okunurken saat 17.00 civarında Amasya’ya varmıştır. Hatta Mustafa Kemal’in o günkü cuma hutbesini dinlemediği hâlde dinlediğini söyleyenler de ortaya çıkmıştır. Bu kitabın yazarı tarih okurlarına bu yalanları yazıp durmanın anlamsız olduğunu ifade etmek istemiştir. Ayrıca Amasya resmî makamlarına Mustafa Kemal’in Amasya’ya gelişi münasebetiyle düzenlenen kutlamaların bir gün önce yapıldığı kaynaklarla anlatılmaya çalışılmış ve bu yanlışın akademisyenlere danışılarak düzeltilebileceği kendilerine nazikçe söylenmiştir. Ancak ilgili şahıslardan “Sen istediğin gibi yazabilirsin.” cevabı alınmıştır.
…Yanlışı düzeltme imkânım yoktu. Öyleyse, doğrunun ortaya konması lazımdı. Bunu kim yapacaktı? “Madem Gülnar’ın çocuğusun, üstelik Tarih Öğretmenisin, sen niye yapmıyorsun?” dedim kendi kendime. Yeniden, daha derin bir araştırma yaparak yazmaya karar verdiğimde, bir yayıncı arkadaşımın, “Roman şeklinde yazarsan, okuyucuyu sıkmaz. Bir roman okurken, tarihini de öğrenmiş olur.” demesi üzerine, şu anda elinizde tuttuğunuz bu roman ortaya çıktı.
Romanda geçen olayların tamamı, tarihi gerçeklerdir. Olayların meydana geldiği zaman, yer, oluş biçimleri ve kahramanları, gerçekte nasıl olmuşsa öyle aktarılmıştır.
Gayret bizden, Tevfik Yüce Allah’tandır.
– – –
Ahmet SARI
Mersin-Gülnar’ın Beydili Köyünde doğdu. Beydili Köyü İlkokulu, Antalya Aksu Öğretmen Lisesi ve Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler bölümünden mezun oldu. Anadolu Üniversitesi Tarih Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı.
Artvin-Borçka-Damar Ortaokulunda öğretmenlik ve müdürlük, Osmaniye-Düziçi-Ellek Ortaokulunda, Mersin-Erdemli-Tömük Hacı Recep Yaşa Ortaokulu’nda, Gülnar Lisesi’nde, Gülnar Çok Programlı Lisesi’nde müdürlük ve Gülnar İmam-Hatip Lisesi’nde öğretmenlik ve müdürlük yaptı.
Osmaniye- Düziçi, Mersin Yenişehir ve Gülnar İlçelerinde İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü’nde Eğitim Uzmanlığı görevinden 2017 yılında emekliye ayrıldı. Evli ve beş çocuk babasıdır.
“Anadolu’nun Unutulmaz Sokak Oyunları” ve “Ya İstanbul Ya Cennet – Düğün Şimdi Başladı” isimli Piyes kitapları yayınlandı.
Yüzlerce yıl Roma ve Bizans hâkimiyetinde kalmış olan Drama’nın tarihinin Makedonya Krallığı dönemine kadar dayandığı kabul edilmektedir. Bölgede 1356’da başlayan Sırp yönetimi 1371’e kadar sürmüştür. Bundan sonra kısa bir süre tekrar Bizans hâkimiyetinde kalan bölge, 1382’de Osmanlı yönetimi altına girmiştir. Kısa bir süre sonra ise Anadolu’dan Drama’ya Türk göçü başlatılmıştır. XV. yüzyıl ortalarında Drama’da 54 hanelik Müslüman nüfusa karşılık 152 hane Hıristiyan nüfus mevcuttur. 1487’de ise Drama’da yaklaşık 400 Müslüman, 700 Hıristiyan yaşamaktadır. Drama’nın nüfusu, XVI. yüzyılın sonlarında 1500 kişiyi, XVII. yüzyılın ortalarında ise 3000 kişiyi bulmuştur. 1909 yılına gelindiğinde ise Drama sancağında 11.809 Hıristiyan, 66.134 Müslüman erkek nüfus mevcuttur.
XIX. yüzyılda, Drama’nın merkez kazasına bağlı mahalle ve köylerde sayı olarak birinci sırada olan Müslümanlardan sonra Rumlar ve Bulgarlar gelmektedir. Osmanlı Devleti’nin azınlık isyanları ve Rus işgalleri sonucunda Balkan topraklarından çekildiği süreçte Drama, Rumların ve Bulgarların çıkardığı olaylara sahne olmuştur. Her iki topluluk için bölgede sahip oldukları nüfus, güçlü bir dayanak ve ümit kaynağı olmuştur.
Drama’ya bağlı mahalle ve köylerin nüfus durumunu gösteren 1830, 1838 ve 1843 tarihli defterler mevcuttur. Çalışmamızda 1838 yılı verilerini içeren, Müslüman yerleşimlerdeki erkek nüfusun kaydının tutulduğu 4549 ve 4550 numaralı defterleri tercih ettik. Defterlerin ilk sayfalarına sayımı yapılan mahalle ve köylerin isimlerini içeren fihristler konulmuştur. Bir sayfaya azami, her sıraya beş kişi gelecek şekilde yedi sıra işlenmiştir. Kişiler için sıra numarası verilse de hanelerin ayırt edilmesini kolaylaştıracak numaralar verilmemiştir. Daha sonra eklenmesi düşünülen açıklamalar için olsa gerek, sıraların arası, bir sıra daha yazılabilecek şekilde açık bırakılmıştır. Üzerinde çalıştığımız defterler, muhtemelen, önceden yazılmış nüshaların temize çekilmiş halidir. Çünkü defterlerde, karalamalar ve düzeltmeler “yok” denecek kadar azdır.
Drama, I. Balkan Savaşı esnasında Bulgarlar tarafından işgal edilmiştir. Fakat savaş sonrasında, Bükreş Antlaşması’yla (Ağustos 1913) bölge Yunanistan’a bırakılmıştır. Yaklaşık on yıl kadar Yunanistan yönetiminde yaşayan Drama Müslümanları, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nın mübadeleyle ilgili hükmü gereğince, Türkiye’ye göç etmiştir.
Selahaddin Kaya’nın ardından, Osmanlı Devleti tarih sahnesinden çekildikten sonra, Irak Türklüğü âdeta yetim kalmıştır. O tarihten sonra Irak’ ta İngilizlerin himayesinde kurulan Krallık rejiminin ve daha sonra baskıcı cumhuriyet hükûmetlerinin hâkimiyeti altında yaşamaya başlayan ve en sonunda Saddam Hüseyin iktidarında uğramadıkları zulüm kalmayan Irak Türkleri, 20. yy. boyunca, varlıklarının inkârından temel hak ve hürriyetlerinin gasp edilmesine, sürgünlerden hapislere, idamlardan katliamlara varan bir dizi mezalimle karşı karşıya kalmışlardır. Bu haksızlıklara karşı Irak Türklerinin bir kısmı mücadeleyi Irak içinde yürütürken bir kısmı da Irak dışına çıkmış, bilhassa anavatan Türkiye’de Irak Türklüğünün adını duyurma, milli varlığının, sosyal ve kültürel değerlerini koruma yolunu tutmuştur. Bu kutlu mücadelenin isimsiz kahramanlarından biri de Selahaddin Kaya’dır. O, Yerleşmiş olduğu Kayseri’ de uzun yıllar Irak Türklerinin haklı davasını gür sesle dile getirmiş, elindeki kısıtlı imkânlara rağmen bu mukaddes mücadelede bir gün dahi geri adım atmamıştır. Ömrünü Irak Türklüğünün yükselişi için feda eden Selahaddin Kaya’nın aziz hatırası bu kitap vasıtasıyla unutulmayacaktır. Onu, bu değerli eserle yâd eden ve Irak Türklerinin beka davasının yeni nesillere devredilmesini sağlayan Sayın Ziya Şahin’i bu değerli çalınmasından dolayı kutlar, eserinin Selahaddin Kaya’nın ruhunu şad edeceğini ümit ederim.
Prof. Dr. Çetin Saatçi
Kayseri 2023
Henüz inceleme yapılmadı.