Açıklama
Baskı Tarihi | Eylül 2021 | Baskı Boyutu | 13,50 x 21,00 cm |
---|---|---|---|
Baskı Sayısı | 1. Baskı | Kağıt Cinsi | 2. Hamur |
Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
Sayfa Sayısı | 262 | Yayın Dili | Türkçe |
₺150.00
Belki ya da belli ki bu kitapta yazılanlar size “garip” gelebilir. Kitaptakileri okudukça “olabilir mi” diyerek soracağınız belki de onlarca yer ve bölüm olacaktır. Kitaptaki konuşmaları, olayları ya da kahramanları da “garip” bulabilirsiniz. Normaldir. Zaten kitabımın adı, “Gariplerden Bir Yolcu.” Adı üstünde, yani, bu kitaptakilerin size “garip” gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Bu yazdığım kitabım türünün hangi kapsamda sayılacağını bilmediğimi belirtmiştim. Edebi bir değer taşıyıp taşımayacağını da bilmiyorum. Esasında o husus çok da umurumda değil. Ben yalnızca bu kitapta geçen olayları, fikirleri ve mesajları niye yazdığımı ve neden böyle bir kitap çıkarttığımı çok iyi biliyorum.
Maksadımız iyi ve ulvi. Netice de iyi ve ulvi olacaktır. Bundan sonsuza kadar eminim. Vesselam.
Baskı Tarihi | Eylül 2021 | Baskı Boyutu | 13,50 x 21,00 cm |
---|---|---|---|
Baskı Sayısı | 1. Baskı | Kağıt Cinsi | 2. Hamur |
Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
Sayfa Sayısı | 262 | Yayın Dili | Türkçe |
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
“KİM BU D.B. COOPER?”
Bu, Ayten Pearse’ın firari Cooper’ı araştırmaya başladığında sorduğu ilk soruydu. Bu adam her kimse muhtemelen yıllar önce ülkenin pek bilinmeyen bir bölgesine taşınmış olmalıydı. FBI tarafından şimdiye kadar bulunamadığına göre ölmüş olma ihtimali de yüksekti.
Cooper olayı ile ilgili duydukları, araştırmacı gazeteci kimliği taşıyan bu kadında merak uyandırmıştı. Binlerce dosyanın içindeki bilgileri gözden geçirip anlamaya çalışıyordu…Çünkü; Pearse’ın bir an önce yanıtlaması gereken önemli sorular vardı.
D. B. Cooper 24 Kasım 1971’de Portland’da Seattle’a giden bir uçağın, yalnız, sıradan görünümlü, iyi giyimli bir yolcusuydu. Uçak havalandıktan sonra ise tarihin en gizemli uçak kaçırma hikayesinin ana karakteri olmasına geri sayım başlamıştı.
Gerçek bir hayat hikayesi olan elinizdeki bu Roman; zaman, mekan, an, mazi ve ati olarak, beş muazzam sihirli kavramla yoğrulmuş muhteşem gizemiyle, harflerin, hecelerin, kelimelerin, cümlelerin, duyguların, tasa ve tebessümlerin, öfke ve özlemlerin sıkıştırıldığı beş efsunlu alem içinde akmaktadır. Zaman, sonsuzluğa akan upuzun nehirdir. Mekan, derinliğe ve enginliğe alabildiğine giden, uzaklıklardan ötelerde bir yerlerde, ıpızsız düzlemdir. An ise, kader, keder, kahır ve kıymet cenderesinde geçen, kavuşunca neticelenince, silinen, silikleşen ve anlamsızlaşan, olaya, oluşa, olguya ve vakıaya tam uygun, suda geçen sakin, serin, sessiz ve nefessiz berraklık misali; dopdolu bir anlatımla, gerçek bir hayat hikayesine dokunurcasına hissedeceğiniz bir sezişle, “Suya Gark Olmak” mükemmelliğinde yazılmış duygu selidir. Takdir ve teveccühlerinize…
***
Sivas’ın Şarkışla ilçesi, Fakılı köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, İmam-Hatip Lisesini ilçede bitirdi. Ankara Hukuk Fakültesinden 1987 yılında mezun oldu. Ankara’da serbest avukatlık yaptı. Diyarbakır’da Hava Hakim Asteğmen olarak askerliğini tamamladı. Vatanın değişik yerlerinde C. Savcısı ve Başsavcı Vekili olarak görev yaptı. Eğitici olarak; Polis, Jandarma ile Hakim ve Savcı meslektaşlarına, TCK-CMK ve İnsan Hakları konularında seminer, konferans ve eğitimler verdi. BAM Başsavcı Vekili olarak görev yapmaktadır. Evli ve 3 çocuk babasıdır. Ceza ve hukuk alanlarında, ayrıca hatırat, deneme ve şiir dallarında yayımlanmış 13 adet kitabı vardır.
Ahmet SANDAL
Hâlimi tercüme edecek olursam ya da hayat hikâyemi kısaca belirtecek olursam, aklıma şunlar geliyor: Memleket olarak doğduğum yeri sorarsanız Pazarcık. Kahramanmaraş’ın şirin bir ilçesi. Pazarcığa, Kahramanmaraş’tan gelmişiz. Aslımız Kahramanmaraş’lıdır. Sandalzade olarak bilinen bir aileye mensubum. Annem Besni’lidir. 7 kardeşin üçüncüsüyüm. 1965 yılında doğdum. Babam geçimini Marangozlukla sağlardı. 15 yıl kadar önce emekli oldu. Annem 2007 yılında vefat etti. Allah (cc) rahmet eylesin. Canım Annem, birçok Anadolu kadını gibi çileli bir hayat yaşadı. Babam da elinden emektar bir kişidir. Hayatı boyunca hep çalışarak yaşadı. Babam gibi Ben de el sanatlarıyla ilgilenmeyi ve marangozluk mesleğinde ürünler üretmeyi çok isterdim. Ancak, elim el sanatkârlığına yatkın değil. Sanatkâr olamadığımız için okuduk. Pazarcık Lisesi’nden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdim. Şiire 13 yaşında başladım. Ortaokul, lise, üniversite yıllarında çok şiir yazdım. 1987 yılında memuriyete başlayınca biraz mola vereyim dedim. Bu mola uzun sürdü. Yazmaya tekrar 2000’li yıllardan sonra başladım. Bu tarihten sonra edebiyat alanındaki çaba ve çalışmalarımı artırdım.
Ayrıca, fertlerde içsel gelişim ve ruhi olgunluk sağlayacak görüş ve düşüncelerimi de çeşitli yayın vasıtalarıyla topluma aktardım. Kamu yönetiminin geliştirilmesi, adil idare, ahlaklı nesil meydana getirme, ailenin güçlendirilmesi, temiz ve güzel çevrede yaşamak için gerekli olan şartlar hususunda da eserler, çalışmalar gerçekleştirdim. Elhamdülillah, bu doğrultuda birçok kitap yayınladığım gibi, makale ve köşe yazısı da yazdım. Onlarca seminer ve konferans sundum. Yukarıda da belirttim. Edebiyat ve şiir konusunda, ta çocukluk yıllarıma giden ilgi ve sevgim vardır. Elinizdeki bu kitap esasında bir denemedir. Roman ya da hikaye denemesidir. Olmuştur, inşallah.
Evliyim. Mehmet, Ebru Nur ve Abdurrahman Taha isminde üç çocuk babasıyım. Ahmed Fuad isminde bir torunum var. Maşallah.
Bu kitabın ana maksadı yüreğimden kaynaklanan duyguları, aklımdan yayılan düşünceleri sizlere sunmak ve sizin de yüreklerinizde hoşluk ve akıllarınızda aydınlık meydana getirebilmektir. Kendi yüreğim ile aklımı da hoş duygulara ve aydınlık fikirlere her daim muhtaç bilirim.
Mustafa Kemal, Türklerin ilk yurdu ve Ergenekon hakkında gerçek bilgilere ulaşmak istemektedir. Salih Bey, aracılığıyla Tahsin Bey’i Çankaya’ya davet eder. Tahsin Bey’in ağzından çıkan “MU” kelimesi sanki Mustafa Kemal’in buzdağının altında kalan büyük takviminin anahtarı olmuştur. Odasına çekilip gözlerinin kapamasıyla binlerce yıl öncesinde var olmuş Mu kıtasına gider. Bu gidiş gerçeğe bir yolculuk mu, yoksa bir rüyaya adım atmamı kimse bilemez ! Bu gidişiyle birlikte adı MU’ya dönüşür. Atlantis’te doğan Mu, Mu güneş imparatorluğu’na eğitime gitmeye hazırlanmaktadır. Kendisiyle birlikte bu eğitimi almaya hak kazanan bir kişi daha vardır : Ezher. Ezher, Mu’nun uykua dalmadan önceki Fikriye’sinden başka değildir. Mu’nun, Mu’daki ilk görevi; yüzyıllar sonra soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak olan soydaşlarını, dehr zamanı kullanarak Ergenekon güvenli bölgesine götürmektedir. Ergenekon yüksek dağlar, sarp kayalıklar arasındadır. Çok uğraşırlar ama yerini bir türlü bulamazlar. Tam umutsuzluğa düştükleri bir anda, dik bir kayanın üzerinde bir bozkurt görünür. Bozkurt; Kıyan, Tukuz, Almıla, Bengül ve Mu’yu Ergenekon güvenli bölgesine götürür. Görevini başarıyla tamamlayan Mu,dönüşte tüm evrenin haritasını çıkarmayı başaran vimanaların kaptanı taomen ile tanışacaktır. Taomen, kendini uzay bilimlerinde çok geliştirmiş bir 2000’li yıllar gencidir. 2000’li yıllarda yaşanacak olan Altın Çağ uzay bilimleri dalında görevli olduğundan, zamanda yolculuk yaparak Mu kıtasına gelmiştir ve burada uza eğitimi almaktadır. Mu, aslında Taomen’nin yaşadığı ülkenin kurucusuyken burada sadece taomenin arkadaşıdır. Yaşanacak olan Altın Çağ’a kimileri bilinçli, kimileri bilinçsiz hazırlanmaktadır. Altın Çağ’da ne mi olacaktır? Öğretmen Ezher’e daraldığı bir zamanda Atatürk görünmüş ve onu 2038’e yani altın çağın tüm ihtişamıyla yaşanacağı yıla götürmüştür. Dünya’da Türkiye merkezli bir bilim, teknoloji ve aydınlanma çağı yaşanmaktadır. Geçmişte Mu Güneş İmparatorluğu’nda her alanda zirveyi gören Dünya, büyük takviminin tekrar bir tam tur atması ile yine Altın Çağ’a ulaşmıştır. Gelecekten geçmişe, geçmişten geleceğe uzanan bir bilim kurgu romanı ; sizlere bir solukta binlerce yıllık zamanı yaşatacaktır.
Henüz inceleme yapılmadı.