Açıklama
Baskı Tarihi | Ocak 2024 | Baskı Boyutu | 13,50 x 19,50 cm |
---|---|---|---|
Baskı Sayısı | 2.Baskı | Kağıt Cinsi | 2.Hamur |
Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
Sayfa Sayısı | 292 | Yayın Dili | Türkçe |
₺190.00 ₺133.00
Sıtkı çok düşünceliydi, neresinden baksa hayra yoramıyordu yaşadıklarını ama kendince bir haklılık payı çıkardı olanlardan, “Benim babam, okuma yazmanın önemini kavrayamadı; iki inek, bir eşek önümde, beni dağda bayırda, ovada yazıda dolandırdı durdu ama ben oğlumu sonuna kadar okutacağım. Yükselebildiği kadar yükselsin, okusun, adam olsun. Büyük adam olamazsa bile, hiç değilse arkamdan bir dua okuyacak kadar dini bütün bir evlât olsun. Ben şimdi neyim böyle? Ölsem, mezarda bile toprağım, benim gibi bir kara cahili kucaklamaktan azap içinde kalır!” diyor, olanların sebebini kendinde buluyordu.
Adam, biricik oğlu Naci’yi işte böyle samimi duygularla Yalvaç İmam Hatip Okulunun orta kısmına yazdırdı. Bu ümitle tam iki sene erzak, temiz çamaşır, odun taşıdı kasabadan. Çoğu zaman bir kamyon bile bulunmazdı da; yağmurlu, karlı soğuk kış günlerinde at sırtında, bazen eşekle Yalvaç yollarına düşerdi. Sırtında heybesiyle, Yalvaç caddelerinde tipik bir yerli halk imajı çizerdi…
Baskı Tarihi | Ocak 2024 | Baskı Boyutu | 13,50 x 19,50 cm |
---|---|---|---|
Baskı Sayısı | 2.Baskı | Kağıt Cinsi | 2.Hamur |
Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
Sayfa Sayısı | 292 | Yayın Dili | Türkçe |
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
Adem abi de üşümüştü, çok üşümüştü. Şu dünyadaki son nefeslerini üşüyerek vermişti. Ne zaman üşüme sinyalleri gönderse bedenim ruhuma; içim sızlamıştı gözlerimde Adem abi tüllenirken. O yüzden hiç sevmedim üşümeyi. Ben sıcağı sevdim, ben Adem abiyi sevdim. Adem abi de sımsıcaktı zaten.
Bizler hikâye, roman, deneme ve şiir alanlarında yazan, okuyan; okuyup yazdıklarını tartışan edebiyat sevdalıları olarak bir araya geldik. Edebiyatın; insanı düşündüren ve geliştiren gücünün sarsıcı etkisine inanıyoruz. Bu inancımızı yansıtan bir isimle anılmak istedik, grubumuza “Edebiyat Sarsar” adını verdik. Türkiye’nin her bölgesinden ve her yaştan üyelerimizle yaptığımız okuma ve yazma atölyeleri sırasında ortak bir çalışma yapma fikriyle heyecanlandık, heveslendik.
Bu kitapta, kentsel dönüşüm kapsamında inşa edilen bir apartmandaki hayatlara ayna tuttuk. Hikâyelerimizde bazı karakterler kendi yazarının kurgusunda yol alırken diğer hikâyelerde de geziyor ve yaşıyor. Her hikâye tek başına bağımsız bir kurguya sahip olsa da “uzun hikâye” niteliğindeki bu kitabın bütünlüğünü sağlayan parçası oluyor aynı zamanda.
İhtiyarın terki dünya eylemesinin üzerinden hayli süre geçti. Kimsesizlerin göçü nasılsa öyle bir göçtü onunki. Ardından dua okuyan hayır hasenat dağıtan, yıldönümlerinde hatırlayan çıkmadı. Buna ben de dâhilim. İlk aylarda ziyaretlerim daha sıkken sonraki yıllarda seyrekleşti. Fakat mezarı çevre yolundan göründüğü için geçtiğimde ara ara gözüme takılır, son zamanlarında biriktirdiğim sohbetleri yâd ederek, buruk bir tebessümle onu anardım.
Ölümü sonrasında vedasız sonbaharlar gibi diğer mevsimlerin de şirazesi kaydı sanki. Ne zaman döndüğü ne zaman yandığı ne zaman dindiği kestirilemedi. Uğrun uğrun yas tuttukları belliydi. Ben de umutsuzluğa kapılarak hikâyesinin dürüldüğünü düşünmüştüm. Üzerine yeni sözler ekleyemem, sıcağından taze cümleler kuramam, hikâyesine kaldığı yerden bahis açamam sanıyordum.
Yazmak, birikim işidir. Biriktirmeden harcama olmaz değil mi? Okuduklarımızı, dinlediklerimizi, yaşadıklarımızı düşünüp onlardan öğrendiklerimizi ve çıkardığımız anlamları birikim olarak hafızamızda depolarız. Ancak insan unutan bir varlık. Bu eksikliğinin farkına varan insan yazıyı bulmuş. “Zaman vurmadan silgiyi, yazıyla bağla bilgiyi!” demişler ve biriktirdiklerini yazıya geçermişler. Onun için yazı bizler için öğrenmenin temelidir.
…
Genç arkadaşım, yazı illa yazar olmak için başvurulan bir araç değildir. Yazı insanın kendisi içindir öncelikle. Yazmak akılda tutmaktır, öğrendiklerimizin silinip gitmesine engel olmaktır. Yazmak insanın kendisiyle, iç dünyasıyla hesaplaşması, dertleşmesidir aynı zamanda. Yazarak insan kendini tedavi eder. Yazma arzusu arttıkça insanın öğrenme ve okuma merakı da artar. Yazma alışma işidir. Kalemi bırakırsan kalem de seni bırakır. “İşlerin en değerli olanı az da olsa devamlı olanıdır.” denmiştir. Bir eylemde önemli olan, sürekliliktir. Yazma arzusu olanlar için söyleyeceğimiz şudur: Yazmaya hemen başla, ihmal etme, sürekli yaz. Yazı ihmale gelmez, tembelliği sevmez. Kalemi elinden bırakma. Kalem elinde olursa yazmak istersin. Yazmak isteyince de daha çok okuyup öğrenmek istersin. Böylece kendini geliştirir, yazar olma yolunda ilerlersin.
Henüz inceleme yapılmadı.