Açıklama
| Baskı Tarihi | Ekim 2023 | Baskı Boyutu | 13,50 x 21,00 cm |
|---|---|---|---|
| Baskı Sayısı | 1. Baskı | Kağıt Cinsi | 2. Hamur |
| Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
| Sayfa Sayısı | 222 | Yayın Dili | Türkçe |
₺185.00 ₺130.00
“Kadınların örselenmesi bitmiyor. Hayata tutunmak için daha fazla güç sarf eden kadınlar aslında daha güçlü. Karşılaştıkları her zorluğa göğüs germekle yeterince yıpranıyorlar. Evet, hata da yapıyorlar hayatın hengamesi karmaşası içinde. Yine de yılmayan kadınlarımıza selam olsun.”
Yazar ve Şair Betül FIRAT
| Baskı Tarihi | Ekim 2023 | Baskı Boyutu | 13,50 x 21,00 cm |
|---|---|---|---|
| Baskı Sayısı | 1. Baskı | Kağıt Cinsi | 2. Hamur |
| Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
| Sayfa Sayısı | 222 | Yayın Dili | Türkçe |
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
Out of StockKader’i ebedi yurduna uğurladıktan sonra mezarlıktan herkes ayrılmış yalnız orada siyah bir gölge kalmıştı. Mezarın başından bir türlü ayrılamayan bu gölge Belma’dan başkası değildi. Belma bir yandan elleriyle toprağı okşuyor bir yandan da gözyaşlarıyla “Affet beni Kader!” diye yalvarıyodu. Belma sanki orada donmuş kalmıştı. Neden sonra omzuna dokunan bir elin varlığını hissetti. Bu Ali’den başkası değildi. Onu her yerde aramış, en son buraya gelmişti.
-Hadi artık gidelim Belma, dedi.
Belma Ali’ye döndü. Gözlerine bakmadan,
-Ali, sana bir gerçeği söylemem lazım, dedi.
Ali şaşırdı:
-Ne gerçeği Belma?
-Bunu söylemezsem rahat edemem. Kader’in sana gönderdiği mektup var ya…
-Ne olmuş mektuba?
-Aslında onu ben yazmıştım. Seni ona kaptırmamak için onun yazdığı mektubu yırttım, kendim yeniden yazdım…
Ali daha fazla dinleyemedi.
-Sus Belma, lütfen sus!
Ali arkasını döndü, yavaşça köye doğru yürümeye başladı.
Belma arkasından sesleniyordu:
-Ali!..
Ancak, Belma’nın sesi karanlığın derinliklerinde parçalara ayrılıyor ve her parçası kuru bir yaprak gibi savrulup gidiyordu…
-25% İndirimGerçek anlamda aşk Allah u Teâlâ’yı talep etmek ve O’nu sevmektir.
Hakk’ı isteyen ve seven herkes âşık olabilir. Ancak âşık; kendi gönlünü ma’şuk için boşaltması, akıl bağından kur-tulup iç âlemini sevdiğinden başka diğer bütün isteklerden temizlemesidir.
Ma’rifete yani ilahî bilgiye ulaşabilmenin yolu akıl ve nazar değil ilâhî aşktır. Allah u Teâlâ’ya akılla değil ancak aşkla ulaşılabilir.
Bu mertebeye gelen insan, kendinde sonsuz bir hayat hamlesi sezer. İyi işlere sarılır ve başarır, hiçbir yorgunluk duymaz. Derin bir aşk içinde insanlara hizmet verir.
Aşkı nura, aklı da ateşe benzetirler. Aklın aydınlığı her ne kadar uzağı görüyorsa da aşkın ateşi daha fazla uzağı görebilir. Aklın aydınlığı, aşkın ateşiyle birlikte hareket etmezse tek başına gönül evini aydınlatamaz. Ne vakit aklın nuru, aşkın ateşi ile birleşince o zaman gönül sarayı tam anlamıyla aydınlığa kavuşur.
-30% İndirim“ ‘İnsan ve Dünya’… Aslında bize bağışlanmış çok güzel bir dünya vardı. Irmaklarıyla, pınarlarıyla, serin okyanuslarıyla, yemyeşil ormanlarıyla harika bir dünya. İçinde kimsenin mutsuz olabileceği bir sebep yoktu. Çünkü her şey yerli yerine oturmuş ve çarklar dönüyordu. Ta ki insanlar birbirlerini öldürmek için çeşitli silahlar üretmeye başlayıncaya kadar. İşte ne olduysa ondan sonra oldu…”
Her şeye rağmen güzel insanlarda vardı bir Karadenizli bir Mezopotamyalı iki gencin öcülüğünde dünyanın her tarafından gelen güzel insanlarla birlikte yeniden güzel bir dünya için Mezopotamya dan başlayacak bir yolculukla tüm dünyayı saracak zorlu bir yol . Kederden kadere uzanan bir yolculuk. Yaratıcının emanet ettiği dünyayı emanet edildiği gibi gelecek nesillere bırakmak istiyorlardı. ‘İki insan kocaman bir cihan’ nereye kadar gidebileceklerdi, bunu zaman gösterecekti. Tarih; aşk, başarı ve hüzün, okurken yaşama bakış açınızı değiştirecek roman.
-25% İndirimSeni röyamda gördüm. Sonu görünmeyen bir orman yolda idim sana dogu gelyordum, sen elinle bana gel – gel diyordun .Ellerimizi bir birimize teref uzatmişdik …İcimde bir hasret vardi, sana kovuşmak, elerinden tutmak, hec burakmamak istyordum.Böylece bir yol gedyordum .Ayaklarim çamurun icinde idi, yürümek daha zor gelyordu bana , sanki her ayagimdan bir taş salanmişdir .Her teref karanlık idi .Nefes alamyordum .Tek isteyim sana yaklaşmak, sicak nefesini nefesime katmak, sana sarilmak, iki bedende bir can olmak idi..Ama ne kada yürüsemde , yakinlaşa bilmyordun sana . Uzakdan durub perişan- perişam bana bakyordun ,sana kovuşmami beklyordun…An icinde sanki karanlik orman güneşin al şefeklerine büründü ve ben senin sicak elini elimde, tenini tenimde hiss etdim.Bir birimize tukunmakla anda beyaz Güvercine döndük .Böylece mavi semadan yere enmiş güneş, sanki bizi almağa gelmişdi .Güneşin al şefekleri altinda bir can olduk. Göklere ucduk… ve kayb olduk…
Röyadan ayildim.. Oddada karanlik ve sensizlikle başbaşa idim …



Henüz inceleme yapılmadı.