Açıklama
| Baskı Tarihi | Ekim 2023 | Baskı Boyutu | 13,50 x 21,00 cm |
|---|---|---|---|
| Baskı Sayısı | 1. Baskı | Kağıt Cinsi | 2. Hamur |
| Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
| Sayfa Sayısı | 222 | Yayın Dili | Türkçe |
₺185.00 ₺130.00
“Kadınların örselenmesi bitmiyor. Hayata tutunmak için daha fazla güç sarf eden kadınlar aslında daha güçlü. Karşılaştıkları her zorluğa göğüs germekle yeterince yıpranıyorlar. Evet, hata da yapıyorlar hayatın hengamesi karmaşası içinde. Yine de yılmayan kadınlarımıza selam olsun.”
Yazar ve Şair Betül FIRAT
| Baskı Tarihi | Ekim 2023 | Baskı Boyutu | 13,50 x 21,00 cm |
|---|---|---|---|
| Baskı Sayısı | 1. Baskı | Kağıt Cinsi | 2. Hamur |
| Cilt Tipi | Ciltsiz | Çevirmen | |
| Sayfa Sayısı | 222 | Yayın Dili | Türkçe |
Sadece bu ürünü satın almış olan müşteriler yorum yapabilir.
-30% İndirim“ ‘İnsan ve Dünya’… Aslında bize bağışlanmış çok güzel bir dünya vardı. Irmaklarıyla, pınarlarıyla, serin okyanuslarıyla, yemyeşil ormanlarıyla harika bir dünya. İçinde kimsenin mutsuz olabileceği bir sebep yoktu. Çünkü her şey yerli yerine oturmuş ve çarklar dönüyordu. Ta ki insanlar birbirlerini öldürmek için çeşitli silahlar üretmeye başlayıncaya kadar. İşte ne olduysa ondan sonra oldu…”
Her şeye rağmen güzel insanlarda vardı bir Karadenizli bir Mezopotamyalı iki gencin öcülüğünde dünyanın her tarafından gelen güzel insanlarla birlikte yeniden güzel bir dünya için Mezopotamya dan başlayacak bir yolculukla tüm dünyayı saracak zorlu bir yol . Kederden kadere uzanan bir yolculuk. Yaratıcının emanet ettiği dünyayı emanet edildiği gibi gelecek nesillere bırakmak istiyorlardı. ‘İki insan kocaman bir cihan’ nereye kadar gidebileceklerdi, bunu zaman gösterecekti. Tarih; aşk, başarı ve hüzün, okurken yaşama bakış açınızı değiştirecek roman.
Out of StockMustafa Kemal, Türklerin ilk yurdu ve Ergenekon hakkında gerçek bilgilere ulaşmak istemektedir. Salih Bey, aracılığıyla Tahsin Bey’i Çankaya’ya davet eder. Tahsin Bey’in ağzından çıkan “MU” kelimesi sanki Mustafa Kemal’in buzdağının altında kalan büyük takviminin anahtarı olmuştur. Odasına çekilip gözlerinin kapamasıyla binlerce yıl öncesinde var olmuş Mu kıtasına gider. Bu gidiş gerçeğe bir yolculuk mu, yoksa bir rüyaya adım atmamı kimse bilemez ! Bu gidişiyle birlikte adı MU’ya dönüşür. Atlantis’te doğan Mu, Mu güneş imparatorluğu’na eğitime gitmeye hazırlanmaktadır. Kendisiyle birlikte bu eğitimi almaya hak kazanan bir kişi daha vardır : Ezher. Ezher, Mu’nun uykua dalmadan önceki Fikriye’sinden başka değildir. Mu’nun, Mu’daki ilk görevi; yüzyıllar sonra soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak olan soydaşlarını, dehr zamanı kullanarak Ergenekon güvenli bölgesine götürmektedir. Ergenekon yüksek dağlar, sarp kayalıklar arasındadır. Çok uğraşırlar ama yerini bir türlü bulamazlar. Tam umutsuzluğa düştükleri bir anda, dik bir kayanın üzerinde bir bozkurt görünür. Bozkurt; Kıyan, Tukuz, Almıla, Bengül ve Mu’yu Ergenekon güvenli bölgesine götürür. Görevini başarıyla tamamlayan Mu,dönüşte tüm evrenin haritasını çıkarmayı başaran vimanaların kaptanı taomen ile tanışacaktır. Taomen, kendini uzay bilimlerinde çok geliştirmiş bir 2000’li yıllar gencidir. 2000’li yıllarda yaşanacak olan Altın Çağ uzay bilimleri dalında görevli olduğundan, zamanda yolculuk yaparak Mu kıtasına gelmiştir ve burada uza eğitimi almaktadır. Mu, aslında Taomen’nin yaşadığı ülkenin kurucusuyken burada sadece taomenin arkadaşıdır. Yaşanacak olan Altın Çağ’a kimileri bilinçli, kimileri bilinçsiz hazırlanmaktadır. Altın Çağ’da ne mi olacaktır? Öğretmen Ezher’e daraldığı bir zamanda Atatürk görünmüş ve onu 2038’e yani altın çağın tüm ihtişamıyla yaşanacağı yıla götürmüştür. Dünya’da Türkiye merkezli bir bilim, teknoloji ve aydınlanma çağı yaşanmaktadır. Geçmişte Mu Güneş İmparatorluğu’nda her alanda zirveyi gören Dünya, büyük takviminin tekrar bir tam tur atması ile yine Altın Çağ’a ulaşmıştır. Gelecekten geçmişe, geçmişten geleceğe uzanan bir bilim kurgu romanı ; sizlere bir solukta binlerce yıllık zamanı yaşatacaktır.
-20% İndirimHasret, sitem, hüzün, sevinç, kahır, nefret, mutluluk, kin, pişmanlık, yeis, umut… Bir bakışa yüklenebilecek onlarca duygu varken son anda ipten alınmış intihar müteşebbisinin ruhundaki karmaşaya ait boşluk vardı Gül’ün gözlerinde.
Hastaneye kadar dizlerini yastık ettiği adama, şakağını okşarken, kanıyla kınalanan avuç içlerini iki yanından yapıştırdığı duvara omuzlarından çivilenmişçesine gözlerini bir an olsun kırpmadan bakıyordu. Tam karşısında bilinci kapalı, iki dünya arasındaki o ince çizgide mekik dokuyan bu adam, karanlıkların ak göğsünden emzirip büyüttüğü mısralara gün yüzü gösterecek pusulanın ibresine tutunabilecek miydi?
-30% İndirim“KİM BU D.B. COOPER?”
Bu, Ayten Pearse’ın firari Cooper’ı araştırmaya başladığında sorduğu ilk soruydu. Bu adam her kimse muhtemelen yıllar önce ülkenin pek bilinmeyen bir bölgesine taşınmış olmalıydı. FBI tarafından şimdiye kadar bulunamadığına göre ölmüş olma ihtimali de yüksekti.
Cooper olayı ile ilgili duydukları, araştırmacı gazeteci kimliği taşıyan bu kadında merak uyandırmıştı. Binlerce dosyanın içindeki bilgileri gözden geçirip anlamaya çalışıyordu…Çünkü; Pearse’ın bir an önce yanıtlaması gereken önemli sorular vardı.
D. B. Cooper 24 Kasım 1971’de Portland’da Seattle’a giden bir uçağın, yalnız, sıradan görünümlü, iyi giyimli bir yolcusuydu. Uçak havalandıktan sonra ise tarihin en gizemli uçak kaçırma hikayesinin ana karakteri olmasına geri sayım başlamıştı.



Henüz inceleme yapılmadı.